Evet, birlikten kuvvet doğar!

Okul hayatımıza başladığımız ilk günden itibaren imece, takım çalışması, yardımlaşma gibi kelimeleri öğreniriz. Ailemiz dışında da bir topluluğun olduğunu, hayatımıza bu topluluğun bir parçası olarak devam edeceğimizi görür ve burada gerçek dünyaya hazırlanırız.

Yeşilçam filmleri ile büyüyenler bunu Hulusi Kentmen’in babacan rollerini izlerken, 90’ların çocukları Susam Sokağı ile, son dönemin çocukları da Haluk Levent gibi popüler kanaat önderleri ile gündelik pratiklerin nasıl işlediğini öğrendi. Hepsinin de temelinde aynı duygu yatıyor: Beraber olmanın verdiği manevi güçten maddi bir güç doğar.

İşte bu tılsımlı gücün adı Sivil Toplum…

Sivil toplum, resmi otoritenin gücünün ulaşamadığı ya da yeterli desteği sunamadığı alanlarda kamu yararını gözetip topluma bir fayda sağlamayı, özellikle dezavantajlı grupların karşılaştığı sorunlara yenilikçi çözümler getirmeyi amaçlar.

Sorunlarla karşı karşıya kalan ve çözüm bulmak için çaba sarf etmeye gönüllü kişiler, oluşturdukları sivil girişimlerle bu yenilikçi çözümleri uygulamaya çalışır.

Sivil toplum kavramı, 1990 yılında –henüz anlamını bile bilmediğim bir yaşta– hayatıma girmişti. Ailemle iklim değişikliğine dikkat çekmek için yapılan bir yürüyüşe katıldığımda hayatımda ilk kez sivil toplumun varlığıyla tanıştım.

5 yaşında bir çocuk olarak katıldığım yürüyüşten aklımda sadece beraber yürüdüğümüz, gülen ağabey ve ablalar kaldı. Yürüyüş boyunca onlarla birlikte benim de sesim yükseliyordu ve belki bu halimle ben de onlara umut aşılıyordum.  
Yardımlaşma mutlu eder…

Her yaş ya da konumdan insanın mutlaka sivil toplumun, kâr amacı gütmeden yürütülen faaliyetlerin kolaylıkla bir parçası olabileceğine inanıyorum. 

Yardımlaşma, benim için toplumun üyelerinin birbirine sıkı sıkı bağlanabilmesini sağlayan vazgeçilmez bir unsurdur. Yardımlaştıkça, bir grubun parçası olarak sorumluluk aldıkça kendimizi ne kadar iyi hissettiğimizi kelimelere dökmenin gereği var mı? Elbette yok.🙂 

İçinde yer aldığınız kurum, çalıştığınız şirket ya da parçası olduğunuz oluşumdan bu konuda destek görüyor musunuz? Kurumunuz da yüzünü sizinle aynı yöne çevirip topluma bir katkı sağlamayı, bir yardımlaşma ağı içinde yer almayı istiyor mu?

Benim cevabım evet!

İlk örneğim de tabii ki BSH’nin Geleceği Kodlayanlar adıyla başarıyla yürüttüğü kodlama eğitimleri projesi. Burada bizzat yer aldığım çalışmaları daha önceki bir yazımda zaten ayrıntılarıyla anlatmıştım. 

Ama BSH’nin geniş kapsamlı katılımını ve hangi süreçlerde nasıl gelişim gösterdiğini de kalemim el verdikçe anlatmak isterim. 

Çevrim içi derslerin yaygınlaşmasıyla, ülkenin herhangi bir şehrinden bir öğrenciye hiçbir maddi ya da fiziksel güç harcamadan sahip olduğunuz bilgi birikimi ve tabii ki toplum bilinciyle etki edebiliyorsunuz. BSH’nin bu konudaki çalışmaları uzun süredir Çerkezköy’de yer alan Makers Lab atölyesinde devam ediyordu ama pandeminin sayılı faydalarından biri olarak artık çevrim içi görüşme platformlarıyla ülkemizin fidanlarını besleme ve meyvelerini toplama imkânını daha fazla buluyoruz. 

Yazması kolay ama yaptığı etki ile ne kadar değerli bir çalışma olduğunu içindeyken daha da iyi anlıyorsunuz.
Bir diğer örneğim de 2019 itibarıyla Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile BSH Sokak Gönüllüleri aracılığıyla yürüttüğümüz maraton bağışları kampanyası. BSH çatısı altında ortak bir iyiliğin peşinde koşan bir grup iş arkadaşımızın sivil girişimleriyle ortaya çıkmış ve hep birlikte çok eğlenceli bir dönem geçirmiştik. Benzer bir şekilde bu yıl da BSH Sokak Gönüllüleri, TEGV yararına 2022 İstanbul Maratonu’nda koştu. Eminim yine güzel ve etkili sonuçlara imza atacaklardır.

Aynı sosyal kulüplerle Dilek Ağacı ya da kısa süreli bağış kampanyaları ile farklı konularda da dayanışma örnekleri devam ediyor elbette…

Kız çocuklarının hayatına, gelecekteki iş yaşamlarına, ülke ekonomisine sağlayacakları katkıya BSH’nin nasıl destek olduğunu da yakın zamanlı örneklerden gayet iyi biliyoruz.

Sivil toplum faaliyetlerinin yüzlerce örneği ve sosyal bir ekonomi oluşturma adına kıymetli çalışmaları elbette yazarak bitmeyecektir. 

BSH çatısı altındaki markalarımızla ürettiğimiz beyaz eşyaların Home Connect özellikli projeleriyle de yaşamın engellerini kaldırdığımızı görüyoruz. Görme engelli bireylerin beyaz eşyaları kullanırken erişeceği kolaylıklar, tam da markalarımızın amaçladığı gibi tüketicisine her koşulda keyifli bir ev konforu sağlıyor.

Bu çalışmaların varlığı da daha nice güzel ve umut verici projelerin potansiyelini barındırdığımızı gösteriyor.
Sözün özü hayat, tüm canlılarla gerçekten anlamlı oluyor ve sivil toplum bu anlamı devam ettirebilmenin en gerçekçi yollarından biri olarak yer alıyor. Önemli ve çok inandığım bir cümledir ki: “Sivil toplum yaşatır, nefes aldırır.”

Tek başına geçirilen bir yaşam benim gözümde hiçbir zaman gerçekçi değil zira hiç kimse bir gün yardımlaştığı kişiyle aynı ihtiyaçlara sahip olabileceğini unutmamalı. 

El ele, yaşamla keyifli bir mücadelede olacağımız daha nice güzel günlerde görüşmek dileğiyle…

Zeynep Bircan 
Siemens Türkiye Satış Destek Sorumlusu