Bu yazıya başlamadan, neler yazmışım diye önceki blog yazılarıma bir göz gezdirdim ve fark ettim ki ilk yazımı 11.10.2012’de yani tam on yıl önce yazmışım. Başlığı da “Heyecan Dorukta!”imiş.

Linkten göz atarsanız siz de göreceksiniz ama kolaylık olsun diye aşağıya sadece giriş kısmını yazıyorum, aynen şöyle başlamışım:

“Şans kapımı çaldı! Türkiye organizasyonunun Kurumsal İletişim Müdürü olduğum BSH Grup, sosyal medya projesinde BSH Türkiye’yi Pilot Uygulama Merkezi, beni de Proje Lideri olarak atadı. Proje kapsamında BSH Türkiye Kurumsal Blog’u açıldı ve ben 5 blogger'dan biri olmak durumunda kaldım. Böylece Blogger'lık serüvenime görev icabı hızlı bir başlangıç yaptım. Şu anda okumakta olduğunuz yazı dijital dünyaya bir blogger olarak katılışımı tescilleyen ilk eser! Hayırlara vesile olmasını dilerim. 😊 ”

Bugünün Anti-Metaverse’cüleri o zaman Anti-Sosyal Medyacıydı… 

Doğrusu duygulandım… Ve tabii şaşkınlık yaşadım. Bana daha dünmüş gibi gelen onca koşuşturmanın üzerinden resmen on koca yıl geçmiş olduğunu fark etmek farklı duygular yaşamama, neler neler hatırlamama neden oldu… Çünkü bugün hayatımızın normali olan sosyal medya devrimi, o günlerde kişisel katmanda bile daha yeni yeni başlıyordu. “Sadece” diyebileceğimiz derecede, ağırlıklı olarak, gençler arasında dahi yeni yeni yaygınlaşıyordu. Her zaman olduğu gibi, anne babalar henüz ne olduğunu bile anlayamadıkları için çocuklarını sosyal medyanın olası fena etkilerinden korumaya çalışıyorlardı. Tıpkı bugün Metaverse’e yaptıkları gibi “anti- sosyal medyacı” gergin ve huzursuz bir duruş sergiliyorlardı😊 
Nereden nereye?  

Platformlarda da bugünkü gelişmiş özelliklerinin onda biri yoktu. Daha doğrusu o yıllarda zaten sosyal medya demek sadece Facebook demekti. Henüz Instagram yoktu (Kuruluş: 6 Ekim 2010). Twitter’da henüz 140 karakterle içerik paylaşılabiliyordu (2017’de 280 karaktere çıktı). LinkedIn’i ilk günden itibaren çok etkin kullanmaya özen gösteriyorduk. Youtube’un ise video çekme, yayınlama kabiliyetleri bugünkü kadar gelişip, kolaylaşmamıştı. Pinterest’i kullanılmaya başlandığı 2010 yılından beri, ilk ve hep kullanan kurumsal şirketlerden biri biz olduk. 

İşte biz böyle hevesle ve coşkuyla, kuşkusuz son derece iyi yapılandırdığımız bir iletişim stratejisiyle, sosyal medyaya üstelik BSH camiasının ilk ve pilot ülkesi olarak giriş yapmışken şirketlerin çoğu sosyal medyaya girmekten korkuyor, bu alanda yeni bir iletişim kanalı açmaya cesaret edemiyor ve ne yapacaklarına karar veremiyorlardı. Markalar ticari mesajları için daha atak ve heyecanlı olsalar da “kurumsal iletişimciler” mümkün olan en geç zamanda bu mecralara dahil olmayı tercih ediyorlardı. Dediğim gibi tüm renkli, ışıltılı, kolay gibi görünen cazibesine rağmen, kurumsal itibar açısından yaratacağı risklerden çekiniyorlardı. 

Risk almadan gelişilmiyor…

Ve ben ne yapmıştım? Deneyimli bir kurumsal iletişimci olarak bırakın sadece “sosyal medyayı kurumsal iletişim için kullanan ilk firmalardan biri olarak” girmeyi, bir de dünyadaki ilk “Kurumsal Blog” örneklerinden birini oluşturmuş, bizzat yazarlığını yapmıştım. Kısacası tam on yıl önce BSH camiasına, Türkiye’nin pilot proje olmasını kabul ettirdim ve BSH Blog’un bugünkü başarısına ulaşmasına ön ayak oldum.

En ufak bir hatam ya da kontrol edemeyeceğim, sosyal medyaya has bir kriz sebebiyle önce kurumumun itibarı sonra da ben çok ciddi yaralar alabilirdik. Çünkü her şey yepyeniydi. Kullanıcılar da sektör de kısacası herkes çok acemiydi. 

Devrim niteliğindeki süreç yeni başlıyordu. Akıllı telefon kullanımı yaygınlaşmadığı için kullanım olanakları masaüstü ve dizüstü bilgisayarlar ile sınırlıydı. O yüzden insanlar bu yeni dünyaya iş yerlerinden bağlanmaya çalışıyorlardı. Şimdi hatırladım; BSH’de olmasa da o zamanlar pek çok şirkette çalışanların mesai saatleri içinde sosyal medyaya girişi yasaklanmıştı. Sebep hem güvenlik açığı yaratmamak hem de çalışanların konsantrasyonlarını kaybetmelerini önlemekti. Mesela bir çalışanın kendi firması ya da rakip bir iş yeri hakkında içerik paylaşımı İnsan Kaynakları’nın gündemine nasıl girmeliydi gibi daha önce bilmediğimiz, öngöremediğimiz gündemler oluşmaya başlamıştı. 

Bugün…

Şimdi hatırladıkça aklıma daha neler neler geliyor… Ancak izninizle on yıllık geçmişe nostaljik bakış turumu burada sonlandırarak bugüne geleyim. 

Madem blogdayız, buradan başlayayım. Okumakta olduğunuz gibi blogumuz adeta bu alanda da sürdürülebilirlik örneklerimizden biri olarak son derece aktif ve her geçen gün gelişerek devam ediyor. Bizimle aynı dönemde başlayan başka markalara ait kurumsal blogların çoğu yok olup gitti. Oysa biz on yılda 5 blogger'dan 37 blogger'a ulaştık. Yüzlerce blog yazısı ve 7 milyona yaklaşan okuma rakamı ile gururla belirtmeliyim ki hala ve hep en iyisi biziz. Böyle devam etmeye de kararlıyız. 

Kurumsal ve kariyer sosyal medya hesaplarımız ise her gün yüz binlerce, milyonlarca kişiye erişiyor. Tüketicilerimizle, genç profesyonellerle, üniversiteli hatta ortaokul ve liseli gençlerle ve tabii ki çalışanlarımızla son derece aktif ve etkin bir iletişim içindeyiz, onlardan ilham alıyoruz. Toplumun, ailelerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan ürünler ve hizmetler yaratmak, yetenekli profesyoneller ve gençler için en iyi kariyer fırsatlarını sunmak için birbirimizden besleniyoruz. 

Kariyer gelişimimden de bahsedeyim; 

Zaman zaman büyük riskler alarak ilerlediğim kariyerimde an itibarıyla “Gelişen Pazarlar Bölgesi “olarak adlandırdığımız coğrafyada, Türkiye, Orta Doğu, Afrika, Orta Asya, BDT, Hindistan ve ASEAN’dan oluşan, 80’den fazla dil konuşulan, 130 ülkenin kurumsal iletişiminden sorumlu olmamın yanı sıra ‘Sürdürülebilirlik Liderliği’ni de yürütmeye başladım (Bkz. hakkımda yurt dışında yayınlanan bir söyleşi). 

Avrupa’nın lider ev aletleri ve teknolojik çözümler üreten firması BSH’de, bu kadar geniş bir bölgeden sorumlu birkaç kadın yöneticiden biri olduğum için her şeyden önce “ülkemin ve şirketimin kadınları adına” gurur, genç kızlarımıza ilham olma ihtimalimden de büyük heyecan duyuyorum. 

İşim hiç kolay değil ama çok keyifli. Sorumlusu olduğum Gelişen Pazarlar Bölgesi, birbirinden çok farklı kültürleri barındıran, oldukça renkli bir bölge. Bunca farklılık ve çeşitlilik hem profesyonel hem de kişisel gelişimimde çok önemli olanaklar sağlıyor. Özellikle; teknoloji, inovasyon, sürdürülebilirlik ve işveren markası alanlarında lider bir şirket olarak dünyanın her yerinden müşteriye ve çalışana hitap etmek insanı müthiş zenginleştiriyor. En önemlisi de sahip olduğum geniş yetki, sorumluluk alanında çok sayıda, oldukça etkin ve toplumsal cinsiyet eşitliğine, çeşitliliğe, kapsayıcılığa gençlere fırsat eşitliği yaratılmasına, doğayı ve çevreyi korumaya yönelik projeleri uygulama fırsatım oluyor. Hiçbir zaman “Artık en iyi seviyedeyim.” diyemiyorum. O yüzden de hep daha iyi olmak için sürekli eğitim alıyorum. Dünyaca ünlü akademilerden sürdürülebilirlik adına bilgileri merakla öğrenmeye gayret ediyorum. 

Teşekkürler…
Tabii ki tüm bunları yapabilmem müthiş ekiplerle, paydaşlarla çalışmam ve bir de her zaman arkamda kale gibi duran sevgili ailem ve hayvan dostlarımız sayesinde oluyor. Önceki yazılarımda sıklıkla bahsettiğim için sanırım artık hepiniz satranç turnuvaları, basketbol maçları ve okulları arasında mekik dokuyan iki erkek evlada, onları aratmayacak enerjide bir eşe sahip olduğumu biliyorsunuz. Bunca şeyin altından kalkabilmemde payları büyük. Bu vesile ile hem sevgili mesai arkadaşlarıma hem de biricik aileme teşekkürlerimi ve minnettarlığımı da belirtmek isterim. Onlarsız olmazdı…

Ve yazımı sonlandırırken özellikle bir şeyi vurgulamalıyım; Aslında tüm bunların en altında yatan en önemli şey, “Risk almadan herhangi bir alanda gelişmek asla mümkün değil!” mottosuna sıkı sıkıya bağlı olmam ve çok çalışmam. 

İşte tam da bu nedenle “Heyecanım hâlâ ve hep dorukta!”

Lütfen sizler de inandığınız konularda öncelikle herkesten daha iyi olmak için kendinizi hep geliştirin. Sürekli bir öğrenme programındaymış gibi kendi kendinizi besleyin. Ve mutlaka çok ısrarcı, tutkulu, talepkâr, paylaşımcı ve çalışkan olun. Yılmayın. Risk alın… Başka türlü başaranını görmedim… 

Yeni bir yazıda buluşuncaya dek hoşça kalın.

Sevgilerimle…

Burçin Girit
BSH Gelişen Pazarlar Bölgesi / Türkiye, Orta Doğu, BDT, Hindistan, ASEAN, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nden Sorumlu Kurumsal İletişim Direktörü ve Sürdürülebilirlik Lideri