Değerli okurlarım,
Uzun bir aradan sonra sizlerle tekrar buluşmak inanılmaz güzel bir duygu. Ayrı kaldığımız süreçte herkes bir sürü koşuşturma, bir sürü heyecan yaşadı muhakkak. Sizlerle geçmiş yılın kısa bir değerlendirmesini yapıp gelecek seneye dair temennilerimi sıralamak istiyorum. Ayrıca sizinle paylaşacağım çok özel bir haberim de var…
Bu yazım aynı zamanda bir veda yazısı. Siz bu satırları okurken ben muhtemelen emekli olup aranızdan ayrılmış olacağım ama hem BSH’nin hem de siz okuyucularımın, müşterilerimizin, paydaşlarımızın ve tabii ki kıymetli iş arkadaşlarımın kalbimdeki yeri her zaman çok farklı, çok değerli olacak!
BSH serüvenim 1996 yılının mayıs ayında başladı.
İlk başladığımda Profilo Dağıtım ile BSH daha yeni birleşmişti. Organizasyon tam oturmamıştı. Her şey daha çok satış odaklıydı. Siemens Ev Aletleri markası pazara yeni yeni giriyordu. Belirsizliklerle dolu böyle zorlu zamanlarda BSH’de “Siemens Ürün Eğitmeni” olarak kariyerime başladığımda, ki bu da henüz oluşan bir meslekti, fevkalade idealist ve çok çalışkan bir gençtim.
Zor ama bir o kadar da güzel zamanlardı…
O zamanların güçlüklerine rağmen ilk ürün eğitimi sunumlarımızı hazırlamanın heyecanını ve –şimdi pek çok genç “o da ne ki?” diyecek– tepegözlerde sunum yapmanın, yüzlerce slaytı birbirine karıştırmadan sıralamanın nasıl meşakkatli olduğunu tarif edemem. Zor ama bir o kadar da güzel günlerdi. Bu birimi kurmak, ürün eğitimini gerçek bir iş koluna dönüştürmek hiç de kolay olmamıştı. Başarmış olmalıyız ki kısa süre sonra INTEMA ile Kıbrıs’ta Siemens ankastre ürünlerini tanıttığımız bir bayi gezisinin hemen ardından ürün yöneticisi olarak terfi aldım.
Ürünleri ve fiyatları kıyaslamak, rekabetçi ürün ağacı ve satış grafikleri oluşturmak, pazar payı gelişimini izlemek ve tüm bunların tanıtım materyallerini hazırlamak çok zevkliydi. Bu yeni tecrübe, bana içten içe pazarlamayı da öğretiyordu zira kendime sürekli “Ben tüketici olsam bu ürünle ilgili ne bilmek, ne görmek isterim?” sorusunu sorup bunu en iyi gösterecek çalışmalara imza atmaya gayret ediyordum. Tam bu esnada değerli ve bende çok özel bir yeri olan ilk yöneticim Haluk Çelebioğlu liderliğinde Siemens Ev Aletleri markasına özel bir şirket kurmanın hummalı çalışmalarını başlattık.
O tarihlerde okullarda kimse Powerpoint sunumu hazırlamayı öğretmiyordu. İşyerlerinde de yapabilenlerin sayısı parmakla sayılacak kadar azdı. Sınırlı kaynak ve küçük bir ekip bile olsa isteyince her zorluğun üstesinden kolayca gelinebileceğini, insanın kafasına koyduğu her şeyi başarabileceğini o yıllarda öğrendik!
Anlatılmaz, yaşanır!
Engelleri bir bir aşıp 1997’de Siemens’in satış ve pazarlama şirketini kurduğumuz tarihten 2000 yılına kadar unvanım ürün yöneticisiydi ancak fiilen pazarlama müdürünün görevlerini belki de çok daha fazlasını yapıyordum. Ekip küçük olduğu için benim gibi herkes canla başla her işi yapıyor, elinden gelen her konuda bir diğerine yardımcı olmaya gayret ediyordu.
Küçük ama tutkulu bir ekiple Siemens’i bugünkü Siemens yapan birçok kampanyaya imza attık, âdeta mucizeler yarattık, çok yorulduk ve birlikte başarmanın mutluluğunu büyük bir hazla paylaştık. O günkü ekibimizle bugün hâlâ iletişimdeyiz. Çünkü biz üzüntüyü de mutluluğu da paylaşan ve eşine çok ender rastlanan bir ekiptik. Siemens’i inşaat projelerinin aranılan markası yaptık, öncü aktivitelerimiz ve eylemlerimizle yıllarca mimarların en sevdiği marka olduk, her yıl düzenlediğimiz mimarlar ve ankastre cihaz satış danışmanları toplantıları dilden dile dolaştı. Örnek vermem gerekirse, “Altın Mala” diye bir proje ödülü oluşturduk ve “Çinli yardımcının Zaymins`lar bir harika ben kalıyor” reklam kampanyasından “Denizden babam çıksa yerim!” kampanyasına kadar birçok başarılı işe imza attık. Siemens Ev Aletleri Türkiye’de hatırı sayılır ve arzu edilir bir marka hâline geldi. Buradaki katkım küçümsenmeyecek kadar büyük olduğundan hâliyle mütevazı davranamayacağım. 🙂
Ödüllere doyamadığımız yıllar…
2009’a geldiğimizde artık markalarımızın satış ve pazarlama departmanları birleşeli yaklaşık iki yıl olmuştu. O zamanki satış ve pazarlamadan sorumlu icra kurulu üyemiz bana Profilo Pazarlama Müdürlüğü teklifiyle geldiğinde kendimi ispatlamak için büyük bir fırsat olarak gördüm ve kabul ettim. Profilo, Türkiye’nin ikinci beyaz eşya markasıydı. Satış Direktörümüz Semir Kuseyri ile pazar payını artırmak ve marka algısını daha iyi noktalara getirmek için kolları sıvadık ve o satış ben de pazarlama tarafında birçok faaliyet gerçekleştirdik. Bu sayede pazarlama ve dijital alanında ödüllere doyamadığımız yıllar yaşadık.
Ajansımızla birlikte doğru hedef kitleyi belirleyerek ve bu hedef kitleyi harekete geçirecek doğru iç görüleri oluşturarak işe koyulduk. Profilo için bir reklam müziği oluşturduk ve hazırladığımız ilk kampanya ciddi ses getirdi. Daha fazla görünür olmak, insanların bizi sevdikleriyle organik olarak paylaşması için beyaz eşya sektörü için bir ilk niteliği taşıyan viral kampanyalara imza attık. “O tabak bitecek!”, “Anne niçin baktın bana öyle kılavuzu”, “Yavrum seni like ettim” gibi kampanyalarımızı hâlâ hatırladığınızdan ve severek izlediğinizden eminim. Bunları beyaz eşya seslerinden oluşan ve bebeklerin rahatça uyumasını sağlayan ninni CD’leri, yerel pazarda annelerin yükünü taşıma etkinlikleri, çalışanlar için pratik yemek tarifleri, enerji tasarrufu konusunda öncelikle kadınları bilgilendirmeyi hedefleyen “Türkiye enerjisini topluyor!” kampanyası ve daha saymakla bitiremeyeceğim pek çok yenilikçi, pekiştirici ve farklı fikirle süsledik. Profilo kazandığı ivmeyle bugün Anadolu’nun bazı illerinde lider marka oldu.
Bölgesel sorumluluk alma zamanı gelip çattığında…
Takvimler 2015 yılını gösterdiğinde bildiğiniz gibi BSH’de bir bölgeselleşme konusu gündeme geldi. Türkiye, 88 ülkeden oluşan RTC bölgesinin merkezi olacaktı ve kurulacak olan bölgenin bir marka yönetimi birimine ihtiyacı vardı. Bosch Ev Aletleri markası için bu görevi üstlenmem teklif edildiğinde her zaman ilerlemenin peşinde olduğum için kabul ettim.
Bir departmanı yoktan var etmek, ülke pazarlama/marka birimlerini birlikte çalışmaya ve aynı gemide olduğumuz konusunda ikna etmek kolay olmadı tabii ki. Bir de markanın yeni mağazalarından başlayarak tüm kurumsal alanlarındaki görünürlüğüne global ekiple birlikte etkide bulunmak o güne kadar yaşadıklarımdan çok farklı bir deneyim oldu. Artık yapılan işlerin marka uyumluluğunu çeşitli metotlarla değerlendirmek, markalarımızın bölgede ve dünyada büyümesine eşlik etmek, bunun için doğru aktiviteleri tetiklemek, özellikle tüketici deneyim yolculuğunun haritasını oluşturmak ve bu yolculuğu sürekli iyileştirmek gibi görevlerim vardı. Özellikle bölgedeki ekip ruhunu geliştirmeyi amaçlayan İstanbul, Antalya, Fas ve Dubai toplantı organizasyonlarımızdan da olayda temel rol üstlenen yöneticilerden birisi olarak bahsetmeden geçemeyeceğim.
Pandemiyle birlikte RTC bölgesi olarak RAP bölgesiyle birleştik. Bölgemizin CEO’su değişti. Bununla birlikte şirketimiz güncel pazarlama gelişmelerine daha iyi uyum sağlamak ve kârlı büyümeyi devam ettirmek için yeni bir organizasyon sürecine girdi. Tüm bu gelişmeler, işe yeni başladığım yıllarda kendime verdiğim bir sözü hatırlattı bana: Emekliliğimi hak ettikten sonra kurumsal olarak –yani belli bir zaman birimine bağlı olarak– çalışmak istemiyordum. Hayatımın geri kalanında keyifli ve kaliteli bir emeklilik geçirmekti hayalim ve şimdilerde şükürler olsun ki onu da gerçekleştirmek üzereyim.
Geçmişe dönüp bakınca neleri aynı yapardınız diye sorarsanız…
-Yine canla başla çalışırdım.
-Yine çalışırken keyif almaya ve sürekli kendimi geliştirmeye odaklanırdım.
-Yine yaratıcı ve farklı fikirlere, aktivitelere imza atmak isterdim.
-Yine çekinmeden bildiğim her şeyi herkesle paylaşır ve bildiklerimi öğretmekten asla vazgeçmezdim.
Peki neyi farklı yapardınız diye sorarsanız…
-Olabildiğince çok işi üzerime alarak ve ekip arkadaşlarımı olabildiğince az mesaiye bırakarak iş yoğunluğumuzu kimseye hissettirmemeye çalıştım. Ancak doğal olarak bu benim özel hayatıma olumsuz yansıdı ve ben bunun için öncelikle kızım olmak üzere tüm ailemden özür dilemek istiyorum.
-Az insan ve az bütçeyle mucizeler yaratmaya çalışarak hem kendimi hem de ekip arkadaşlarımı çok zorladığım zamanlar oldu. Bunlar için şartları zorlamalı ve ekibimi rahatlatacak önlemlerin alınmasını sağlamalıydım.
-Hiçbiri kişisel olmayan, sadece işi daha iyi yapmaya yönelik durumlardan ötürü istemeden ya da fark etmeden kırdığım kişiler oldu. Bu şekilde maksadını aşarak kırdığım herkesten çok ama çok özür dilerim.
Bugün aldığım bu güzel derslerin eşliğinde ve bu yolculuk süresince biriktirdiğim arkadaşlarım ve dostlarımla hayatımın yeni sayfasına adım atıyorum. Benimle yolu kesişen herkesin benimle ilgili düşündükleri ve söyledikleri en büyük gurur ve enerji kaynağımdır. Tüm bu serüvende bana dokunan, beni eğiten herkese çok teşekkür ederim. Sizlere her şey için çok minnettarım!
Bundan sonra neler mi olacak? 2023 yılında yapmak istediklerim kısaca şunlar:
-İyi bir emlak danışmanı olmak isteyen herkesi hayallerindeki yuvanın sahibi yapmak istiyorum. Bununla ilgili ilk adımlar atıldı ve sertifikalar alındı bile…
-Yılın en fazla 6 ayını İstanbul’da kalanını Bodrum’da geçirmek istiyorum. Yolu düşen herkesi beklerim!
-Bol bol seyahat etmek ve keşfetmek istiyorum… Mesela bu yıl bir detoks kampı, Göbeklitepe–Karahantepe ziyareti ve yürüyerek Likya yolculuğu ilk yapmak istediklerim arasında…
Bunların ne kadarını yapıp yapamadığımı beni sosyal medya hesaplarımdan takip ederek öğrenebilirsiniz. 😉
Hoşça ve sağlıcakla kalın…
Bahriye Bayraklı Tavukçuoğlu
BSH Gelişen Pazarlar Bölgesi Bosch, Siemens, Profilo, Neff Marka Direktörü