Gelecekçiler, bilim insanları gelecek 20 yılda insanlığın bundan önceki 300 yıldan çok daha fazla ve farklı değişeceğini söylüyorlar. Kısacası eksponansiyel yani üssel, misli misli katlanarak ilerleyen bir değişime daha doğrusu dijitalleşme ile başlayan dönüşüme dikkat çekiyorlar.

Yaşadıklarımızı, olan biteni tarif etmek için artık değişim tanımını “dijital devrim, dijital dönüşüm vb.” olarak yapmanın yetmediğini, insanlığın dönüşüm geçirdiğini belirterek içinde hızla ilerlemekte olduğumuz çağı “Trans Humanism-İnsanlığın Dönüşümü” olarak tanımlıyorlar.

Peter Drucker’ın “değişim zamanlarında en büyük tehlike; eski mantıkla ilerlemeye çalışmaktır” deyişine katılan biri olarak dijital dönüşümden insanlığın dönüşümüne evirilen süreç konusundaki farkındalığın artmasını çok önemsiyor, bu yazımda dijital dönüşümün varabileceği noktalardan bahsetmek istiyorum.

 Eksponansiyel Dönüşüm…

Eksponansiyel dönüşüm zamanlarında ileriye doğru uzun vadeli tahminler ve rakamsal projeksiyonlar yapmak oldukça güçleşiyor. Örneğin son üç ayda çeşitli kaynaklarda otonom (insan müdahalesi olmadan çalışabilen, iş görebilen) cihaz satışlarının 2035’de 100 milyon adede erişeceği tahmin edilirken şimdilerde bu sayı; 1,5 milyar olarak revize edildi. Kanaatimce bu tür rakamlarda net belirlemeler yapmak artık neredeyse imkânsız. 
Bundan sonra kesin olan tek şey; her gün dönüştürücü, devrimsel nitelikte pek çok yenilikle karşılaşacağımız.

Devrimsel dönüşümler yaratabilecek gelişmelere birkaç örnek: 

Google’ın baş mühendisi, ünlü fütürist Ray Kurzweil 2030’lara geldiğimizde ki sadece 15 yıl kaldı; insanların hibridleşeceğini, beyinlerimizin direkt olarak bulut’a (cloud computing’e) bağlanabileceğini iddia ediyor. Beynimizin DNA dizinlerinden yapılmış çok ufak robotlardan oluşan nanobots aracılığı ile buluta doğrudan bağlanacağını ve insanların arttırılmış akıl (intelligence) ile donanacağını belirtiyor. 

Aşağıdaki gibi örnekler ve sadece birkaç yıl içinde yaşadıklarımız dahi bu tür fütürist aktarımlara olumsuz, tepkisel yaklaşanların sayısını giderek düşürüyor. “Olabilir, neden olmasın?” diyenleri ise hızla arttırıyor. 

 - Yapay Zeka (Artificial Intelligence-AI) çalışmalarının parçası olan Siri, Google Now, Faceook Monneypenny, Amazon Echo gibi uygulamalar, 

- Giderek akıllanan bizi, alışkanlıklarımızı, duygularımızı öğrenen akıllanan cihazlar, 

- Her yerin sensörlerle donandığı, Şeylerin İnterneti (Nesnelerin Interneti) dediğimiz gelişmeler, 

-  ve böylesine çarpıcı unsurların hızla ve kolayca günlük hayatımıza girmesi, bu uzgörülerin de ötesinde şeyler yaşanabileceğini işaret ediyor. 

Teknolojinin etiği var mı?..


Sonuçta tüm bu gidişattan biraz da endişe duyuyoruz… Tamamen inovasyona, Ar-Ge’ye odaklanmış ve sürekli yeni teknolojiler geliştiren bir şirkette çalışmama rağmen ben de bu kadar hızlı akıştan rahatsız oluyorum. İnsanların bunca değişikliğe adapte olmak için yeterli uyum süresi geçiremeden içine düştükleri dönüşüm yüzünden, istenmeyen sonuçların doğabileceğinden kaygı duyuyorum. 

Üstelik bu duygularımda yalnız değilim. Son zamanlarda pek çok düşünür, bilim insanı, analist, toplum bilimci aynı doğrultuda dikkat çekici açıklamalar yapıyor. İşler çığırından çıkmadan teknolojik gelişim kadar, hatta daha da fazla, insanların dönüşüme adaptasyon kabiliyetine, etik değerlere odaklanılması gerektiğini savunuyorlar. 

Örneğin, yine bir başka değerli fütürist ki biz de BSH Türkiye olarak 2014 Gelecek Günü ana sponsorluğumuz çerçevesinde Türkiye’de ağırlama fırsatı bulmuştuk, Gerd Leonhard bu endişeyi “Hellven - Cehennet” diye ifade ediyor. Yaşayacaklarımızın %90 Cennet/Heaven, %10 Cehennem/Hell olarak gelişmesi olasılığına dikkat çekiyor. “Teknolojinin etiği yoktur!” diyerek dijital dönüşümün tetiklediği tüm gelişmelerin, buluşların ve teknolojik sıçramaların beraberinde olumsuzlukları da getirebileceğine vurgu yapıyor. 

Bütünüyle katılıyorum. Teknolojik gelişmelerin, dijital dönüşümün, ancak ve ancak;  hayatımızı kolaylaştıran, daha insanca, duyarlı, eşit, barış içinde yaşayacağımız sürdürülebilir bir dünyaya hizmet etmesi halinde anlamı olabilir. 

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; hepimiz el birliği ile teknolojinin, bilimin gelişmesi ve dijital dönüşüm için var gücümüzle çalışmalıyız. Ancak tüm bunlardan daha fazla çabayı etik değerlerimizin kaybolmamasına ve insanlara benzetmeye çalıştığımız, nano çiplerle donattığımız, akıl yüklediğimiz şeylere de öğretmeye adamalıyız… 

Bu yılın son yazısı olduğu için şimdiden yeni yılınızı kutlar, sağlıklı, mutlu, başarılı bir 2016 ve daha nice güzel yıllar dilerim. 

Norbert Klein 
BSH Türkiye CEO ve  Bölge Başkanı -  Afrika, Orta Doğu, Orta Asya, Ukrayna, Rusya ve Beyaz Rusya