Geçenlerde Mountain View, california Google´ın insan kaynaklarından sorumlu başkan yardımcısı Laszlo Bock´ın New York Times´ta yayınlanan röportajı okudum. Dünyanın en çok çalışılmak istenen şirketinde aranan beceriler, önem verilen ya da verilmeyen özellikleri anlatıyordu. İlginç ve yararlı buldum. Biliyorsunuz BSH Kurumsal Blog’umuzdaki köşemde, Dijital Devrim geçirmekte olan dünyamızda;

- Geleceğe hazırlanan gençlerle,
- Sürdürülebilir kariyer çabası içinde olan iş insanlarıyla

yararlı olabileceğini düşündüğüm gözlem ve önerilerimi de ekleyerek paylaşayım istedim. Umarım faydalı bulursunuz.

Google İK Başkan Yardımcısı diyor ki;

- Şu anda Google´daki üniversite eğitimi görmemiş çalışan sayısı zaman içinde artarak, bazı ekiplerde %14 gibi bir orana ulaştı.

- Artık diploma, bir işi yapma yeteneğinin göstergesi sayılmıyor. Günümüzde yetenek kendini çok farklı şekillerde gösterebiliyor. Beceriler geleneksel olmayan birçok yolla edinilebiliyor, geliştirilebiliyor. Hatta okula gitmeyip kendi çabalarıyla başarılı olan insanlara eskiden itibar edilmezken, şimdilerde istisnai kişiler olarak bakılıyor.

- Kısacası yeni dünyanın iş ortamlarında sadece bilginizle, tecrübenizle yaptıklarınızdan çok, neler yapabileceğinize değer veriliyor. Bu yüzden not ortalaması, deneyim, uzmanlık gibi geleneksel ölçütlerin ötesine geçilmesi gerekiyor. Bahsi geçen kriterler çok kısa sürede anlamsızlaşabiliyor.

- Değişime kolay adapte olabilmenin, yenilikçiliğin en aranan özellikler olduğu günümüzde, çok sayıda sosyal beceriye, yeni tip liderlik özelliklerine, alçakgönüllülüğe, işbirliğine, uyumlu olmaya, öğrenmekten hoşlanmaya önem veriliyor.

Bunlara ilaveten farklı uzmanların görüşlerinde yer alan;

      • Fütürist bakış açısı, gelecek zekâsı, gelecekçi düşünebilmek
      • Hibrid olabilmek,
      • Otodidakt öğrenebilmek, öğrenmeyi öğrenmek
      • Küratörlük, kürasyon yapabilmek
      • Tasarımcı düşünebilmek, tasarım zekâsı geliştirmek
      • Yönderlik yapabilmek gibi...

Yeniçağın olmazsa olmaz ve yukarıda sıralanan yetkinlik listelerini incelemenizi, bu kavram, yaklaşım ve bakış açıları üzerinde çalışmanızı, ilerlemek için “otodidakt” yöntemi benimsemenizi öneriyorum.

Ve son olarak diyorum ki “hemen dijitalleşin!”...

Yukarıdakilere ilaveten, hatta onların tamamlanması, işe yaraması için olmazsa olmaz kategoride önemli bir başka önerim daha var; “Dijitalleşmeniz”. Dijital becerilerinizi maksimumda geliştirmeniz ve kendinizi tıpkı reel dünyada yapılandırdığınız gibi bulutta, webospherde, dijital kanallarda da yapılandırmanız, yansıtmanız.

Dijital ajansımızın başkanından duymuş ve çok beğenmiş, katılmıştım. Diyordu ki “Google’da iyi bir arama sonucu, savcılıktan alınan temiz kâğıdından daha önemli olacak...” Ne kadar doğru...

Türkiye’nin 2013 itibari ile yayınlanan dijital karnesine bakarsak, bunun aynı zamanda ne kadar önemli bir cümle olduğunu daha da iyi anlayacağız...

Türkiye’nin Dijital Karnesi (2013 itibari ile)

Nüfus: 80.695.485 (%92 Kente, %28 Kırsalda), Internet Kullanıcısı: 35.990.932 (Penetrasyon: %45), Aktif Facebook Kullanıcısı: 36.000.000 (Penetrasyon: %45), Aktif Mobil Abone Sayısı: 68.000.000 (Penetrasyon %84).

Türk kullanıcılar PC ya da Laptop’tan, günde ortalama 4 saat, 51 dakika internete bağlı kalıyorlar. Tüm nüfusa oranla internete mobilden bağlanma oranı %36. Türk internet kullanıcılarının mobilden bağlanarak internete bağlı kalma süresi ise günde 1 saat 53 dakika.

Türklerin sosyal medya penetrasyonu toplam nüfusa oranla %44, sosyal medyada her gün harcanan süre: 2 saat 32 dakika, mobil kullanıcıların sosyal medyada uygulama (Apps) kullanma oranı; %51 ve lokasyon bazlı servis kullanma oranı ise %26.

Türk internet kullanıcılarının %97’si mutlaka bir sosyal ağa üye (aktif kullananlar %75). Bunların %93’ü Facebook üyesi (aktif kullananlar %60), % 72’si Twitter kullanıyor (aktif kullananlar %34), %70’i Google+ da bir hesaba sahip (aktif kullananlar %28), %33’ünün LinkedIn profili var (aktif kullananlar %11), %26’sı Instagram’da fotoğraf/video paylaşıyor (aktif kullananlar %11).

Türkiye’de toplam nüfusun %30’unda akıllı telefon var. Akıllı telefon kullanıcılarının %95’i mutlaka lokasyon temelli arama yapıyor, %92’si telefonunu ürün, hizmet ararken kullanıyor, %43’ü ise telefonundan alışveriş yapıyor.

Sonuç: Türkiye başka bir sürü şeyde kırık not alsa da siber dünyanın çalışkan öğrencilerinden. Yüksekçe bir not alarak dijital çağa geçiyor. Kaynak

Başvurduğunuzda ilk bakılan yerler:

Kısacası demek istiyorum ki kendinizi dijital kanallarda anlatmaya, tanıtmaya çok ama çok önem vermelisiniz. Çünkü başta İnsan Kaynakları olmak üzere işe girmek isteyeceğiniz, birlikte iş yapmak isteyeceğiniz herkes önce;

  • Adınızı Google’layacak,
  • İmajlardan fotoğrafınız var mı, varsa nasıl onlara bakacak,
  • Blog’unuzun olup olmadığını anlamaya çalışacak. Varsa içeriğinin bahsettiğiniz mesleki ilgi alanınızı ve sizi, Yaptım, yapacağım dediğiniz şeyleri yansıtıp, yansıtmadığını, kalitesini kontrol edecek. Kısacası sizi anlamaya çalışacak,
  • Aynı anda yeni bir pencere açıp, bir taraftan da LinkedIn’de sizi arayacak. Profilinizi kontrol edecek. (LinkedIn demişken, bloglarında yayınlanan ve Türkçeleştirilen şu infografiğe de bakmanızı tavsiye ederim),
  • Ardından Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya kanallarından neler yaptığınızı, meraklarınızı, üslubunuzu, networkünüzü vb. sizinle ilgili her şeyi kolaçan edecek,
  • Ve son olarak Klout puanınızı bir yere not edecek ve hakkınızdaki dijital algısı oluşacak. Hangi yaş, pozisyon, konumda olursanız olun, eğer dijital kimliğiniz sizi kanlı-canlı gördüğündeki, dinlediğindeki halinizle uyumsuzsa işiniz zor demektir.

Toparlamam gerekirse yeni dünyanın iddialı insanları, sürdürülebilir iş ve kariyer başarısı peşinde olanların kişisel yetkinliklerini ve dijital kimliklerini eşgüdümlü, olumlu ve kesintisiz biçimde oluşturması, geliştirmesi gerekiyor.

Norbert Klein 
BSH Türkiye CEO