Herkese merhaba, ocak ayında ikinci blog yazımı yazacağım derken fark ettim ki ilk blog yazımın üstünden aylar geçmiş bile. Günler, haftalar ve yıllar çok hızlı geçiyor. Sizce de öyle değil mi? Zaman demişken; tüm okuyucularıma, hem Cumhuriyetin 100. yılı hem de seçim gibi önemli toplumsal olaylarla geçecek iyi, sağlıklı ve güzel bir yıl dilerim.
Başlıktan da gördüğünüz gibi ikinci yazımda kültürlerarası iletişimden ve çalışma ortamlarımda bu tür farklılıkları yönetmekten, “Kültürel Zekâ” dan bahsedeceğim.
Önce tanımlamak isterim. Çalışma ortamındaki kültürel farklılıklarla baş edebilme gücüne “Kültürel Zekâ” deniyor. Ve ben son üç yılı Gelişen Pazarlar olmak üzere sekiz yıldır global anlamda her bölge ile etkileşimde olan zorlu, zevkli ve insanı çok geliştiren sorumluluklar üstleniyor, çeşitli kültürlerle çalışıyorum. Bir anlamda “Kültürel Zekâmı” geliştiriyorum. 😊
Doğal olarak böylesine farklı milliyet, dil, din, kültür, vb. içeren iş ortamları daha farklı liderlik ve yöneticilik becerilerini gerektiriyor. Ancak bu tip bir habitatta nasıl davranılacağıyla ilgili pek fazla eğitim, model, şablon olmadığı ve olamayacağı için farklılıkları yönetmeyi tecrübelerinizden, yaptığınız çıkarımlardan öğreniyorsunuz. Ben de öyle yaptım. Kolay değildi. Ama iş ve hayat sonuçlarıma baktığımda, başardığımı düşünüyorum. O yüzden bilgi ve deneyimlerimi benzer ortamlarda çalışmak durumunda olan ya da olacak kişilerle paylaşıp yararlanmalarını, bir nebze de olsa yaşamlarını kolaylaştırmayı arzu ederim.
Önce, “kültür” nedir?
Her toplumun kendine has bir kültür anlayışı var. Bu kültür anlayışı ve yaşayışı ile toplumun kendine has bir yaşam tarzı meydana gelir. Hâl böyle olunca kültürlerin farklılığı da toplumlar arası farklı gelenek göreneklerin doğasını oluşturur.
Kültür kavramını tek bir kavramla bağdaştırmak doğru olmaz. Öyle ki kültür; sanat, dil, din, edebiyat, yaşam tarzı, gelenek ve görenek olarak adlandırılabilir. Bu kavramlarda kültür izlerine rastlanılır. Toplumlarda var olan kültür gelecek nesillere de aktarılır.
Peki, kültür farklılığı ne anlama gelmektedir?
Dünyanın en zengin kültür izlerine rastladığımız Anadolu’da tarih boyunca pek çok uygarlık ve kavim yaşamıştır. Bu kültür farklılıkları, coğrafyamıza has bir kültür zenginliği yaratmıştır.
Kültür farklılığına verilecek en yaygın örnek farklı toplumların yeme alışkanlıklarıdır. Türkiye’deki yeme alışkanlıkları ile Avrupa’daki yeme alışkanlıkları çok farklı. Beni en çok şaşırtan kültürlerden biri de Fas’a aitti. İslam kültürünün hakim olduğu bu bölgenin bir o kadar da modern bir kültürü olduğunu oraya gidince gözlemledim.
Kültürel Zekâİş hayatına baktığımızda, uluslararası bir firmada çalışmak farklı kültürlerden birçok insanla iletişim kurmayı gerektiriyor. Hiç tanık olmadığımız bir kültürle ortak paydaları paylaşmak her zaman kolay değil. Zaman zaman kültür şoku yaşamamız çok olası. Peki, nasıl baş edeceğiz bu kültür şokuyla? Soon Ang ve Linn Van, farklı kültürlerle baş edebilme yetkinliğini Kültürel Zekâ ile açıklıyor.
Kültürel Zekâ; farklı kültürden bir kişinin hareket, davranış, ses, mimik, ton ve vurgusunu, o kişiyle aynı kültürden olan bireyler gibi anlayabilmesi, değerlendirmesi ve yorumlaması şeklinde ifade edilir. Kültür farklılıklarının rahat bir şekilde yönetilmesinde, çalışanların ve özellikle de liderlerin kültürel zekâ seviyesi büyük bir öneme sahip.
Güçlü bir kültürel zekâya sahip yöneticiler, farklı kültürlere sahip çalışanları daha rahat anlayıp, ihtiyaçlarını ve beklentilerini çok daha kolay bir şekilde fark edebilir. Kültürel zekâmızı geliştirmek her zaman mümkün. Yazımın başında dediğim gibi bu deneyim bazlı geliştirebileceğimiz bir alan. İlk yönetici olduğum yıllarda Çinli bir proje öğrencisiyle birkaç aylığına çalışma fırsatı bulmuştum. Stajı bittikten sonra yaptığımız bir performans görüşmesinde 5 üzerinden 4’ün altında puan aldığı için üzüldüğünü, çünkü Çin kültürüne göre performans görüşmelerinde yeterli değerlendirmeye sahip olsan bile bunun kötü bir puan olduğunu maalesef o anda tecrübe etmiştim. 😊
Yüksek bir kültürel zekâya sahip olabilmek ve bu zekâyı geliştirmek için istekli ve sabırlı olabilmek çok önemlidir. Tecrübeye dayalı öğrenme, bu süreçteki en büyük yardımcılarımızdan birisidir. Farklı kültürden birisiyle tanıştığımız zaman, ilk olarak yeni bir kültüre karşı farkındalığımız başlar. Zaman içerisinde bu farkındalık, yeni bilgilere ve bakış açılarına dönüşür. Sosyal etkileşimler sayesinde yeni bakış açılarımızı davranışa dönüştürebiliriz. Karşılaştığımız her yeni kültürle beraber, bu süreci en baştan tekrar yaşarız ve böylelikle farklı kültürlere adapte olma süremiz kısalır.
Karşınızdaki insanı tanıyın, betimlemeye özen gösterin.
William Gudykunst ve Young Yun Kim, "Communicating With Strangers: An Approach to Intercultural Communication" adlı makalelerinde, aldığımız mesajı işlerken üç adımdan geçtiğimizi belirtiyor. Bu adımlar şu şekilde özetlenebilir:
1- Betimleme (gördüğümüz şey)
2- Yorumlama (gördüğümüzü düşündüğümüz şey)
3- Değerlendirme (vardığımız yargı)
Gudykunst ve Kim; insanların, farklı kültürlere ait farklı davranış kalıplarıyla karşılaştığında betimleme aşamasını ihmal edip direkt olarak yorumlama veya değerlendirme aşamasına atladığını dile getiriyor. Bu oldukça yaygın rastlanan bir iletişim hatası, çünkü birçoğumuz, özellikle aşina olmadığımız hareketlerle karşı karşıya kaldığımızda bunu kendi deneyimlerimiz, kültürümüz ve ait olduğumuz etnik grubun etkisinde yorumlamaya meyilliyiz. Bu yüzden, sağlıklı bir iletişim için karşınızdaki insanı objektif bir şekilde gözlemleyerek tarafsız yargılara varmanız oldukça önemli. Herhangi bir çıkarım yaparken aceleci davranmayın, bekleyin ve gözlemleyin ve kısacası “betimleme” aşamasının varlığına dikkat edin.
Sözsüz İletişime Dikkat!
Araştırmalara göre insanlar 700.000’den fazla fiziksel gösterge sergiliyor. Bunların 250.000’ini mimikler, 5.000’den fazlasını ise jestler oluşturuyor; üstelik bulunduğumuz etkileşimlerin %73 ila 93’ünü sözsüz olarak gerçekleştiriyoruz. Ancak fiziksel göstergelerin her kültürde farklı bir anlamı var. Örneğin Batı kültüründe kafayı aşağı yukarı sallamak bir onaylama ifadesiyken aynı hareket Hint kültüründe tam tersi anlama geliyor.
Sözsüz iletişime dair bütün bu kültürel farklılıklar, yabancı insanlarla kurduğunuz etkileşimlerinizde bazı bariyerler oluşturabilir. Ancak bu bariyerleri aşabilmek için dikkat edebileceğiniz noktalar var: Tek tipleştirmekten kaçınmalı, karşınızdaki insanın fiziksel göstergelerini kişiselleştirmemeli ve saygısızlık yapmadığınızdan emin olmak adına geri bildirim istemelisiniz.
Bu noktada başımdan geçen bir tecrübeyi aktarmak isterim. Hindistan ekibiyle ilk çalışmaya başladığımda çok hızlı İngilizce konuştukları için onları takip etmekte zorlanıyordum. Toplantılarda konuştuklarımızın gerçekten anlaşılıp anlaşılmadığından hep endişe ediyordum. Ancak zamanla geri bildirimlerle ve açık iletişimle birbirimizi daha iyi anlamaya başladık.
Kültürlerarası iletişimde hassasiyet gösterin
Herhangi bir kültürle çalışmaya başlamadan önce atabileceğiniz en etkili adım gerekli araştırmaları yapmaktır. Ancak bu, sadece karşı tarafın ait olduğu sosyal kültürü araştırmanız anlamına gelmemeli: Farklı ülkelerdeki farklı sektörlerin de kendine has normları var. Örneğin Hindistan’daki yazılım endüstrisi oldukça genç insanlardan oluşuyor; bu yüzden karar verirken hızlı davranmaya meyilliler. Eğer muhafazakâr davranırsanız sizinle çalışma konusunda olumsuz karar verebilirler. Karşı kültürün gelenekleriyle beraber o ülkenin siyasi durumunu ve ekonomisini bilmek, profesyonel anlamda sizi bir adım öteye taşıyacaktır.
Dil bariyerini ortadan kaldırın
Dil bilimciler, teknoloji ve medyanın da etkisiyle İngilizcenin tarih boyunca en hızlı yayılan dil olduğunu düşünüyor -diğer bir deyişle İngilizce 21. yüzyıl için lingua franca (ortak dil) niteliğinde. Dünya üzerindeki birçok şirkette, farklı kültürlerden gelen ve farklı dillerde iletişim kuran çalışanlar İngilizce konuşarak anlaşıyor. Üstelik karşı taraf akıcı bir İngilizce konuştuğu zaman kültürlerarası iletişimde bulunmaya daha istekli davranıyoruz. Bu yüzden çalışanlarınızın yabancı iş ortaklarınızla etkili iletişim kurması için iyi seviyede İngilizce konuşabilmesi büyük önem taşıyor.
İletişiminizi kuvvetlendirin
İş dışında başka konular hakkında sohbet etmek, kişisel olarak karşı tarafın ilgi alanlarını öğrenmek ve ortak konular üzerine sohbeti genişletmek her iki kültürdeki insanların birbirini daha iyi tanıması ve etkili bir iş birliği kurması anlamına geliyor. Yine Hindistan’dan örnek verecek olursam: Hindistan ekibiyle çalışırken onların dini bayramlarını, doğum günlerini bilmem ve kutlamam onlar için çok önemliydi.😊
Sona gelirken, kültürel zekâ dediğimiz becerinin geleceğin liderlik ana becerilerinden biri olacağının altını çizmek istiyorum. Küresel ticaret ve bütünleşik teknoloji giderek etkilerini daha yoğun bir biçimde gösterecek ve küresel düşünme kaçınılmaz olacak. Geleceğin liderleri, kültürler arası farklılıkları anlamak ve bunlardan yararlanmayı öğrenmek zorunda. Farklılıkların liderlik tarzlarında, tutum ve davranışlarda, iletişimde ve yönetimde önemli yansımaları olacak. Liderler, bu farklılıklarla ekonomik, sosyal, kültürel ve yönetsel anlamda işleri ve ilişkileri sağlıklı yürütebilmek amacıyla ilgilenmeli. Farklı kültürleri anlamak, onlara uyum sağlamak ve kültürler arası ekipleri duyarlılıkla yönetmek geleceğin liderinin temel bir becerisi. Bu kadar çeşitli kültürü içinde barındıran BSH içerisinde bu beceriyi ediniyor ve günden güne gelişiyoruz. BSH gibi birçok kültürün bir arada olmasını sağlayan ve her bir ekibe eşit ve saygı ile yaklaşan bir şirkette çalıştığım için çok mutluyum.
İkinci yazımı umarım keyifle okur ve beğenirsiniz. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere,
Sevgiler😊
Nilay Akçal
BSH Gelişen Pazarlar Endirekt Satın Alma Direktörü & Satış Bölgeleri Lokal Satın Alma Global Direktörü
Kaynaklar:
Dyne, L. ve ANG, A. V. (2005). Cultural intelligence: an essential capability for individuals in contemporary organizations. Global EDGE, Msu, Edu.