Her yıl milyonlarca buluşun yapıldığı bu arena da dev şirketler, kobiler veya üniversiteler dışında kendine yer bulan bir oyuncu daha var: bağımsız buluşçular (mucitler). Gözlemlerim, bağımsız mucitlerin (hatta kurumsal yapılarda çalışan yıldız buluşçuların) ortak baskın karakter özelliklerinin merak ve kararlılık (bazen inat derecesinde) olduğunu gösteriyor.
Merakları sayesinde, kendilerine karşılanacak bir ihtiyaç, çözecek bir sorun bulma konusunda oldukça marifetliler. Ne de olsa -yabancıların da dediği gibi- buluşları ihtiyaçlar doğurur (Necessity is the mother of invention). Bu kişilerin önemli bir yeteneği buldukları sorunlara bakarak, bazen şaşırtıcı derecede basit çözümler bulabilmeleri. Bu, herkesten farklı düşünebilmeleri ile mümkün. Kararlılıkları ise çözümü bulana kadar yılmadan kendilerini motive edebilmelerini sağlıyor. Ancak işin inada dayanmasının bir kötü tarafı var. Bazen çözümleri bir Zihni Sinir karikatürü kadar karmaşık ve dolaylı olabiliyor. Zamanı geldiğinde vazgeçmesini bilmek önemli!
Bağımsız buluşçular, iş buluşlarını ticarileştirme gelince ciddi sorunlar yaşıyor. Yukarıda sıraladıklarımın yanında başarılı bir girişimci özelliklerini taşıyan bir buluşçu çok nadir görülüyor. Bu nedenle, değerli buluşlara imza atan kişilerin yatırımcılarca bu anlamda desteklenmesi şart. Türk Patent Enstitüsü, birkaç yıldır bir bilim kurulunun seçtiği bağımsız buluşçuları Cenevre’deki buluşlar fuarına göndererek bu konuda üzerine düşeni başarıyla yerine getiriyor. Her yıl fuardan ödüllerle dönen Türk buluşçuların yaptıkları ise dikkate değer. Örneğin geçen yıl, Bekir Kuralkan ve Kanuni Kuralkan’ın küçük bir pompa ile şişebilen kulak tıkacı buluşu hem ünlü tasarım ödülü red-dot’u hem de bahsettiğim fuardaki altın buluş ödülünü kazandı.

Bu yıl ise Türkiye’den katılan buluşçularımızdan Prof. Dr. Bülent ORAN’ın “Kalıcı total yapay kalp cihazı” ve Tolga ERDEN’in “Patlayan şeker (bonbon) üretim yöntemi ve cihazı” Altın Madalyaya layık görülürken, Burak YILMAZ’ın “Yeni nesil DNA ve gen sentezi yöntemi geliştirilmesi” Gümüş Madalya ile ödüllendirildi. Detaylar için tıklayın
Görülüyor ki atasözlerimiz aksini dikte ediyor olsa da topluma yeni adetler getiren başarılı buluşçularımız mevcut. Girişimcilik yönleri zayıf olduğunda patent lisansıyla önemli bir değer oluşturabilecek bu fikirlerin ziyan olması ise kaçınılmaz. Artan sayıda melek yatırımcılar ve TÜBİTAK, Türk Patent Enstitüsü gibi kurumların desteği ile birçok başarı hikayesi yaşanması muhtemel.
BSH de bu değerin farkında ve buluşçulara bakış açısını farklılaştırma yolunda. Özellikle yerel ihtiyaçların tespitinde başarılı olup doğru bir çözüm üretenlerin başarı şansı yüksek. Ancak buluşçuların gizliliğe azami hassasiyet göstermek gerekiyor. Aksi durumda, fikrin patent alması mümkün olmuyor ve kamuya mal oluyor. Notere tescil ettirmenin ise bilinenin aksine hiçbir faydası yok zararı var. Patent gibi sofistike ve masraflı bir sürece ise ya bir yatırımcı yahut çok başarılı olduğu ispat edilmiş bir kılavuz (patent vekili) bulmaksızın girmek de pek doğru değil. Eğer buradan bağımsız buluşçular için buluşu yapmak kadar ticarileştirmenin de zor olduğuna dair bir sonuç çıkardıysanız yanılıyorsunuz, mevcut şartlarda ikincisi ilkinden de zor.
Kararlılık veya inat! Sanırım çözüm burada.