2020’nin Mart ayında COVID-19 Pandemisi nedeniyle tüm yaşamsal dengelerimiz değişti. Hepimiz hayatı, pek çok açıdan kısıtlarla, yasaklarla, kaygılar içinde ve büyük ölçüde online yaşamaya başladık.

Artık evden çalışmak, eğitim almak, toplantılara, konserlere, seminerlere, katılmak, dünyanın dört bir yanında cömertçe yapılan, idol bellediğimiz insanların, normal koşullarında katılamadığımız söyleşilerine katılmak normal hale geldi. Çoktan alıştık, hatta ufak ufak onlardan bile sıkılmaya, bıkmaya başladık… Biz insanlar ne anlaşılmaz, ne tatmin olmaz, ne değişken varlıklarız değil mi?.. Öte yandan gelişmeyi, evrimi sağlayan da bu aslında… Dört dörtlük bir çelişki, tam bir ikilem…

Online buluşmalar, aktiviteler; bir araya gelmek için harcadığımız, başta zaman olmak üzere, pek çok kaynağı tasarruf etmemizi sağlıyor. Öte yandan istediğimiz an, parmağımızın bir dokunuşuyla onca emeği (bizim için) sonlandırabiliyor, kapatabiliyor, ortamı terk edebiliyoruz. Bu açıdan büyük bir özgürlük ve tabii ki üretenler için de güçlük alanı açıyor…

Kısacası teknoloji ve sınırsız erişilebilirlik, bir taraftan geniş kitlelere ulaşmayı kolaylaştırıyor, ancak çabuk vaz geçen, bıkan kalabalıkların ilgisini çekmeyi ve bir yerde bağlamayı, sadakati sağlamayı da güçleştiriyor. Her kolayda zorluk, her zorda kolaylık var çarpışmasını daha derin yaşadığımız yıllardayız. Hepimize tüm bu çelişkileri ve ikilemleri aşmak için kolaylıklar diliyorum :) Robert Bosch 1886’da yeni bir teknolojiyi üretmeye, yaymaya başladığında ve “İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim” dediğinde, kuşkusuz insani duyguları ve farklı düşünceleri, doğayı, ihtiyaçları çok önemsediğinin farkında idi.

Bu sözlerle basit biçimde, dünyanın en temel iş yapma yaklaşımını müthiş yalın bir şekilde ifade etmeye çalışıyordu. Hepimizin “pusula ilkeler” dağarcığımıza yerleşen prensiplerini bu şekilde ifade etmeye başladığında, sözlerinin tarihe geçeceğinin, pek çok kişinin temel vizyonu olacağının farkında mıydı acaba?..

İşte bizler, yani yukarıdaki, hepimizin adeta mantrası haline gelmiş sözcüklerin uygulayıcısı BSH çalışanları, Robert Bosch’un Türkiye Sürdürebilirlik Raporu'ndaTeknoloji ve bilim dünyasındaki gelişmeler her zaman insanlığın yararına olmadır.” başlığına yansıyan vurguyu, dünyayı şok eden COVID-19 sürecinde çok daha iyi anladık...

Pandemide gördük ki henüz hiçbir teknoloji, insanoğlu komut veremedikçe yeni bir tehdidin önlemini alamıyor…Bu beni, gelişen teknolojilerle bilim insanlarının görüş ve tecrübelerinin ancak birlikte çözümler üretebilmesi ve bu sinerji ile varoluş nedenimize doğru ilerliyor olmamız açısından çok motive ediyor.

Bu süreçte bir çalışan, vatandaş ve dünyadaş olarak; BSH’nin hem çalışanlarıyla ve paydaşlarıyla olan güçlü ilişkilerini hem de insanlığa katkı için ürettiği COVID-19 testini, pek çoklarınız gibi ayakta alkışlıyorum…

Testin, 2.5 saatin altında tanı sağlaması enfekte hastaların belirlenmesini hızlandırarak virüsle mücadelede büyük katkılar sağladı.

Ne demiştik, asıl mesele; teknolojinin insan ve çevrenin iyiliği için ihtiyaca hizmet ediyor olabilmesi… İşte bu, aynı zamanda BSH’li olduğum için duyduğum büyük gururun da somut sebeplerinden sadece bir tanesi…

Hayatımızı kolaylaştırmak ve gelecek nesillere güvenli bir gelecek sağlamak için teknoloji şart. Bu günlerde görüyoruz ki insani duygular bizi ayakta tutan ve yeni teknolojilere hayat vermemizi sağlayan en büyük güç.

Yeni bir konuda buluşuncaya kadar güç bizde olsun😊

Ayşe Mine Maldar
BSH İSG Enerji ve Çevre Birimi, İş Sağlığı Sorumlusu