Bugün, günlük hayatımızın büyük bir kısmında kullandığımız, bize pek çok kolaylıklar sağlayan ve hatta teknolojilerini bizlerin yaşam kalitesini artırmak için sürekli geliştiren bir markayı ve ürünlerini bu satırlara sığdırmaya çalışacağım. Hayatımı derinden etkileyen bu markayı ve arkasındaki hikâyeyi paylaşacağım. 

Aile dostumuz Sait ağabeyimizin beyaz eşya dükkânı evimizin yolu üzerinde olduğu için nereye gidersek gidelim önünden geçerdik.

Her geçişte merakla yeni ürünler gelmiş mi diye camdan içeri bakardım. Farklı bir cihaz görünce de dükkâna girip Sait ağabeyime bir sürü soru sorardım. O da sağ olsun, teknolojik özelliklerine daha çok değinerek, o cihazla ne gibi yenilikler geldiğini hiç sıkılmadan güzel güzel anlatırdı. Müşteri geldiği zamanlarda da Sait ağabeyin cihazları heyecanla anlatışını dinler, fiyatlarını öğrenir, nasıl pazarlık yaptıklarını merakla izlerdim. Sait ağabey işini severek yapardı. Aletlerin nasıl da kolay temizlediğini, soğuttuğunu, hem çabuk hem de pek leziz yemekler pişirdiğini öyle heyecanla tarif ederdi ki ona çok özenirdim. İnsan Sait ağabeyi izlerken makinelerin hepsini sanki kendisi yapmış hissine kapılırdı. Müşteriler dükkândan çoğunlukla memnun ayrılırdı. Kimi zaman ürünleri hemen satın alır, kimi zaman da sonra yine geleceklerini söyleyip giderlerdi. Ancak mutlaka güler yüzle çıkarlardı dükkândan.

O zamanlar ürünleri görmek için dükkâna gitmek şarttı.

O dönemlerde teknoloji, pazarlama ve satış ağları şimdiki kadar gelişmediğinden bu tür cihazlara ulaşmak kolay değildi. Örneğin; bugünkü gibi mağaza, showroom vb. yoktu, beyaz eşya dükkânları vardı. Bunlar çok daha küçük, olanakları sınırlı olan satış ve servis noktalarıydı. Müşteriler ancak oralara gittiğinde ürünleri görebilme ve tam olarak boyutlarıyla özelliklerini algılama şansına sahip olabilirdi. Aslında durum hâlâ böyle olsa da özellikle o dönemlerde satıcının iletişim becerileri, ürün bilgisi ve ikna kabiliyeti çok daha önemliydi. Günümüzde olduğu gibi bir ürünü internetten inceleyip, videolarını da sanal gerçeklikle üç boyutlu olarak izleme ve o ürünü kullanmış diğer insanların yorumlarını okuyup bir de fiyatları karşılaştırarak sipariş etmek mümkün değildi. Özellikle, "Home Connect özelliğiyle cihazlarınızı cep telefonuyla uzaktan yönetebilirsiniz.” denecek olsa bilim kurgu kitaplarının birinden bir cümleymiş gibi gelirdi bize. 😊

Marka aşkı filizleniyor, iş hayatı başlıyor…
Lise eğitim hayatıma 1992 yılında İzmir Buca Anadolu Lisesi’nde başladım. Okul tatil olunca evde oturmak istemiyordum. Ailemin de desteğiyle Sait ağabeyin dükkânında çıraklık yapmaya başladım. Dükkânda pek çok ürün vardı ama benim ilgimi en çok üzerinde ‘’sus işaretli bir etiket‘’ olan çamaşır makinesi çekmişti. Bu, Bosch markasıyla ve yüksek çamaşır kapasiteli sessiz makinelerle ilk tanışmamdı. Kendi evimizdeki makineyi düşününce çok merak etmiştim; bir çamaşır makinesi ne kadar sessiz olabilirdi ki? O günlerde internetten bu konuya dair video izleme şansım olmadığından gördüğüm herkese sorular sormuştum. Ürünü getiren firmadaki büyüklerime, ürünü satın alanlara ve denk geldiğim gurbetçi ağabeylerime "Sahiden sessiz mi, gerçekten mi?" diyordum. Yeni şeyler öğrendikçe Bosch'u daha da fazla merak ediyordum. Bosch, tüm özellik ve ürünleriyle diğer markaların epey önünde görünüyordu; buna hayran kalmamak elde değildi.

Öğrendiklerimi evde öyle heyecanla anlatıyordum ki anne ve babama su tasarruflu Bosch çamaşır makinesi, Bosch termosifon, radyatör, No-frost buzdolabı, süpürge ve mutfak robotu aldırmıştım. Aletler eve geldiğinde onların ilk kullanımlarını da beraber yaptığımız için ev işlerine oldukça yatkın büyüdüm. En sevdiğim aktivite annemle tatlı pişirmekti 😊. İlk mutfak robotumuzla yaptığımız kek ve pastaların tadı hâlâ damağımdadır.

Ve o tabela! Sadece bir cümleyi değil, bir bakış açısını yansıtan, bir markanın ruhunu anlatan o tabela! 

Markanın bir de tabelası vardı ki sormayın! Üzerinde herkesin, özellikle de satıcının en büyük amaçlarından biri para kazanmak ve kâr etmek olduğu hâlde "İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim." yazıyordu. Para kaybetmeyi nasıl tercih edebilirdi pek anlamamıştım. Büyüdükçe içindeki derin manayı, adanmışlığı, değerleri, saygıyı ve sevgiyi hissettim. Bu sözü hayatımın her evresinde, her zaman arkasında durarak söylemek en büyük amacım oldu. Anladığım andan itibaren bu tek bir cümle beni bugüne getiren en önemli yapı taşlarından biri haline geldi.

İnsanın kaderi küçükken belirlenir derler. Ne kadar doğruymuş meğer… Daha küçücük bir çocukken âşık olduğum markanın Batı Anadolu Bölgesi Kanal Geliştirme Sorumlusu olmam ve Sait ağabeyimin mağazasında öğrendiklerimin bugünümü ve geleceğimi şekillendirmesi… O gün yaşamı kolaylaştıran teknolojiye hayran kalan çocuk, bugün yeni hayranlar yaratan bir genç adam.
Büyük bir gurur ve sevgiyle çalıştığım şirketim BSH ve markam Bosch ile o günlerde tanışmışım aslında. Daha o zamanlarda farkında olmadan seçmişim mesleğimi. İyi ki öyle yapmışım… İyi ki çevremde Sait ağabey gibi insanlar, yöneticiler, idoller olmuş ve yolculuğumda bana yardım edip yeni fırsatlar sunmuşlar…

Hayat bir deneyimler toplamı; ders ve çıkarımlar özeti. Benim şu ana kadar çıkardığım ve sizinle bu yazı aracılığıyla paylaşmak istediğim özet de insanların yatkınlıklarını, yeteneklerini ve sevdikleri alanları genç yaşlarda fark etmelerinin ne kadar önemli olduğu.

Eğer çevrenizde bir konu, nesne veya alete ilgi duyan bir çocuk varsa bu ilgiyi pozitif anlamda nasıl geliştirebilirim, nasıl besleyebilir, gerekirse derinleştirebilirim diye düşünmekte fayda var. Çünkü o çocuk sadece bir nesneye ya da konuya değil, gelecekteki mesleğine bakıyor olabilir…

Yaşanan tüm sıkıntıları atlattığımız, sağlıklı günlere kavuştuğumuz huzurlu günlerde ve yeni bir yazıda buluşmak üzere hoşça kalın. 

Reşat Ok
Bosch Batı Anadolu Bölgesi Kanal Geliştirme Sorumlusu - İzmir