Kimliksiz yaşayamayacağımız gibi motivasyonsuz da çalışılmaz kabul edersiniz ki. Çalışmanın keyfi ve ruhu kaçar.

Hani kart basıp geçtiğimiz turnikeler vardır ya iş yerine girerken… Çalışma ruhumuzun, şevkimizin de bizi her sabah turnikelerde, kart bastığımız anda bizi terk ettiğini hayal edin, “akşama görüşürüz” der gibi… Ve siz öyle gidersiniz masanıza; ruhunuz aşağıda kalmıştır, gelmemiştir sizinle.

Masanıza geldiğinizde sizi bekleyen işler vardır. Asgari limitte yaparsınız, fazlası için kendinizi zorlamazsınız. Ne gerek var ki? Keyfiniz zaten yok. Fazlasını yapsanız ne değişecek?

Verilen sözler zaten tutulmuyor; inandığınız değerler sarsılıyor; kariyerinizde önünüz tıkanıyor; başarılar zaten takdir edilmiyor, aidiyet duyguları yok oluyor; gelişim fırsatları verilmiyor; bu iş yeteri kadar sizi yansıtmıyor…

Sayfalarca yazabilirim motivasyonun sizi terk etmesine neden olan sebepleri. Aslında mutluluk gibidir; inişli çıkışlıdır. Gitti mi kış mevsimi, geldi mi her yere bahar, yaz gelir. Gitti mi verim taban, geldi mi tüm çıktılar tavan yapar.

Şirketler çalışanlarının motivasyonunu arttırmak için çeşitli etkinlikler düzenler, imkânlar sağlar, bütçeler ayırırlar. Yeter ki çalışanlar iş yerlerinde keyifli, üretken olsunlar. Buna katkı yapmak isterler. İş yapmanın yanı sıra hobilerini, becerilerini iş ortamında da arkadaşları ile biraraya gelerek bir takım havasında icra etsin isterler. Hepsi ne için? Daha motive çalışılsın diye.