Bir önceki, 1 Mart Gelecek Günü yazımda yazımda sizlere Elif ve Kaan’dan bahsetmiştim. İki genç mucit kendilerini dinleyen bin kişiye nasıl, hangi dürtülerle buluş yaptıklarını anlatmışlar, sözlerini şu yalın ve çarpıcı cümle ile bitirmişlerdi;

- Bizi eğitmeye, bize ezberletmeye çalışmayın, dayatmayın… Sadece nasıl öğreneceğimizi bulmamıza yardımcı, rehber ve bize örnek, model olun. Merak ettiklerimizi keşfetmemize yardım edin!..

O günden beri hayatımdaki tılsımlı kelimelerden biri “merak”… oldu. Daha önce yoktu demek istemiyorum tabii ki. Vardı, hem de fazlası ile vardı. Hep var ve öyle de olacak. Sanırım beni de tanımlayan en önemli sıfatlardan biri; meraklı olmam…

Ancak bu iki, pırıl pırıl genci dinledikten sonra merak denen şeye bakışım daha bir anlamlandı. Kafamda merakla ilgili düşünceler, algılamalar iyice yerine oturdu. Keşfettim ki aslında her şeyin temelinde “merak” yatıyor. Her şey onunla başlıyor ve sürüyor… Buluşların da sürdürülebilirliğin nedeni de sağlayıcısı da “merak”.

Bu vesile ile epey zaman önce okuduğum Sevgili Dr. Özgür Bolat’ın “Çocukların merak duygularını nasıl canlı tutarız?” yazısını paylaşmak istedim. Aşağıya aynen alıyorum;

Çocukların merak duygularını nasıl canlı tutarız?

“Prof. Alison Gopnik bebekleri teker teker bir odaya alıyor.

Ulaşamayacakları bir noktaya bir oyuncak koyuyor. Oyuncağa ulaşabilmeleri için de bir tırmık veriyor.

Bebekler tırmığı kullanarak oyuncağı kendine çekiyor.

Ama ilginç bir şey oluyor. Çocuklar zorla ulaştıkları oyuncaklarla çok oynamıyor.

Oyuncağı çok seven çocuklar neden bu defa oynamıyor? Çocuk başka bir şeyle ilgileniyor. O ne? Öğrenme makinesi insan

Canlıların çoğu menopozdan hemen sonra ölürken, insanoğlu uzun süre yaşamaya devam ediyor. Menopozdan hemen sonra ölen türler ile hemen ölmeyen türleri karşılaştırdığımızda ilginç bir bulgu ortaya çıkıyor.

Bir türün davranışları içgüdüyle belirleniyorsa, o tür menopozdan sonra hemen ölüyor. Çünkü anne çocuğa bir şey öğretmek zorunda değil. Anne sadece bebeğin fiziksel gelişimini tamamlamasını bekliyor ve sonra ölüyor.

Ama bir türün davranışları kültür, yani öğrenme üzerine kuruluysa, o zaman annenin rolü artıyor ve anne uzun süre yaşıyor. Çünkü yavrunun yaşaması için anneden çok şey öğrenmesi lazım.

Örneğin, bir anne fil çocuğuna tam iki yıl bakıyor ve menopozdan ortalama 5 yıl sonra ölüyor. İncelediğimizde görüyoruz ki fillerin de nispeten gelişmiş bir kültürü var.

Öğrenme insanoğlu için açlık ve susuzluk kadar temel bir ihtiyaç. Bu yüzden bir çocuk öğrenme makinesi olarak doğuyor ve sürekli çevresini keşfediyor.

Merak Ve Öğrenme…

Prof. Gopnik araştırmasında tam olarak bunu buluyor. Çocukları tırmık ve oyuncakla odada yalnız bırakınca şunu gözlemliyor.

Çocuklar oyuncağa tırmık aracılığıyla ulaşıyor ama oyuncakla oynamaktansa, oyuncağı tekrar başka yere koyuyor ve tırmıkla yeniden almayı deniyor.

Aslında çocuklar hangi durumlarda tırmıkla oyuncağa ulaşabileceklerini, hangi durumlarda ulaşamayacaklarını test ediyor. Çocuklar bir nevi deney yapıyor.

Yani, çocuklar oyundan ziyade, öğrenmeyle ilgileniyor.

İnsanoğlunun hayatında bu kadar temel bir ihtiyaç olan öğrenmeyi tetikleyen unsur merak. Çocuk hangi durumda oyuncağa ulaşabilir, hangi durumda ulaşamaz merak ediyor.

Sistem çocuğun merakını öldürüyor…Çocuklar doğuştan meraklıdır. Her şeyi kurcalar ve sürekli soru sorar. Ama okul başlayınca sistem çocuğun merakını öldürür. Çocuk soru sormayı bırakır, soruları yanıtlamaya başlar.

Soruları nasıl yanıtlar? Düşünerek ya da keşfederek değil. Ezberleyerek.

O zaman çocuklardaki merak duygusunu nasıl ateşleyeceğiz ve öğrenme heyecanını nasıl oluşturacağız?

Öğrenmeyi ihtiyaç tetiklemez!

1975 yılında Kanadalı araştırmacı Rubin, “Kimler çok iyi dil öğrenir?” sorusunun yanıtını bulmak için bir araştırma yapıyor.

İlginç bir sonuç çıkıyor. Tahmin edilenin aksine, en çok ihtiyaç duyan, en iyi öğrenen olmuyor.

Etrafınızda da insanlar vardır. Dil öğrenseler, terfi alacaklardır ya da iş bulacaklardır ama yine de öğrenemezler.

En iyi öğrenenler o dilin kültürüne ilgi duyanlar çıkıyor.

Öğrenmeyle ilgili büyük bir yanılgı ortaya çıkmış oluyor. İhtiyaç öğrenmeyi tetikliyor ama ondan ziyade öğrenmeyi tetikleyen dürtü, ilgi.

İlgi odaklı öğrenme…


O zaman okullarda ihtiyaç-odaklı öğrenmeden, ilgi-odaklı öğrenmeye geçmek gerekiyor. Çocuklar hangi bilgilerin ne işe yaracağını bilmiyor.

Yetişkinler bile bilmiyor. İhtiyaçlarla çocukları motive etmek çok zor.

İlgi odaklı öğrenmenin temelinde merak var. Öğretmen keşif gerektiren sorular sorarak, araştırma ve deneyler yaptırarak ve ortaya çıkan ürünleri paylaşma olanağı vererek çocuklarda merak duygusunu canlı tutabilir.

Bir öğretmen merak duygusu uyandırabilirse ve çocuğu keşfetme sürecine sokabilirse, o çocuğu her şeye ilgi duyar hale getirebilir.

Çocuk merak ettiği şeyleri öğrendikçe, gelişir. Geliştikçe ilgisi daha da artar.

Yani, merak öğrenmeyi, öğrenme ilgiyi, ilgi de daha çok merakı getirir. Bu döngü ömür boyu devam eder. Bu şekilde yaşamboyu öğrenen insanlar yetiştirmiş oluruz.

Okullardan istediğimiz de zaten bu değil mi?”

Oyundan Ar-Ge’ye…

Sanırım hepimiz kocaman bir “eveet!” diyerek yanıtlıyoruz yukarıdaki soruyu.

Dr. Bolat’a a bu şahane özeti için öncelikle bir anne olarak teşekkür ediyorum.

Ve aslında bu yazının, biz iş insanları tarafından, özellikle yöneticiler, üst düzey çalışanlar, yatırımcılar tarafından da dikkatle bir kez daha okunmasını diliyorum…

Yazıdaki çocukların yerine kendimizi, oyunun yerine işi koyduğumuzda aynı şeylerin iş hayatı, daha doğrusu hayatın her boyut için geçerli olduğunu fark edeceğiz.

Ar-Ge” ye önem veren firmaların, markaların neden daima lider, öncü, yönder, buluşçu olduğunu anlayacağız.

Ar-Ge nin temelinde merak var!Daha önce de bahsetmiştik, BSH Türkiye bu yılın başında 87 ülkeden sorumlu kılınarak çok önemli bir merkezi sorumlulukla taçlandırıldı. Bunun en önemli sebeplerinden biri; dünyanın 3. Büyük BSH Ar-Ge Merkezinin Çerkezköy’de, Türkiye’de olmasıdır (Hürriyet Ekonomi). BSH Türkiye’nin Ar-Ge ye, inovasyona verdiği önem ve önceliktir.

Bay Klein’ın şu yazısına lütfen tekrar göz atın. Her şey orada anlatılıyor. Biz aslında müşterilerimize “nasıl çamaşır makinası üretiriz diye değil nasıl onları daha çok mutlu ederiz?” diye merak içinde tüm enerjimizi “Ar-Ge” ye kanalize ediyoruz. O yüzden BSH bünyesinde başarılarımız katlanarak tüm dünyaya örnek oluyor. Bizi farklı, önde kılan Ar-Ge konusundaki üstünlüklerimiz oluyor…

Bir ev hanımının ya da çalışan bir annenin, ya da bir genç kadının eşyalarını yıkamak için harcayacağı zamanı, elektriği, suyu nasıl azaltırız? Nasıl daha temiz olmalarını, eskimemelerini sağlarız? Makinaları nasıl daha sessiz çalıştırırız?

Çünkü bunları yapabilirsek anneler çocukları ile daha fazla zaman geçirip, onların kişisel gelişimine yardımcı olmak için zaman kazanabilir.

Çamaşır yıkamak için kullanacağı zamanda kendini geliştirir, topluma yararlı hizmetler içinde olur. Çamaşır yıkamak için harcayacağı fazla enerjiyi tasarruf ederek kendine, ailesine, yöresine ve dünyaya daha yararlı bir faaliyet içinde olabilir.

Boşa sarf etmediği su ile dünyamızın temiz su problemine katkı verebilir. Aile, yöre, ülke ekonomisine destek olabilir. Tasarruf edilen kaynaklarla daha yararlı faaliyetler yapılabilir diye düşünüyoruz.

Kısacası dostlar, biz meraklı olduğumuz için kendimizi, birbirimizi daha mutlu insanlara dönüştürebiliyoruz. En azından gayretimiz bu…

Gelecek aylarda Ar-Ge konusuna, bu alanda yaptıklarımıza daha fazla değineceğim. Keyif alacak, merakın hepimiz için su gibi yaşamsal önemi konusunda bana katılacaksınız… Eminim sizler de pek çok katkı, örnek vereceksiniz.

O zamana kadar günleriniz merak içinde, üretken geçsin diyerek şu videoyla şimdilik veda ediyorum.

Bir sonraki yazımda, buluşuncaya kadar hoşça ve online kalın. Lütfen soru, yorum, katkı yapın, varsa yazılarınız paylaşın (konuk blogger ağırlayabilirim).

Beni buralarda yalnız bırakmayın. Mesajlarınızı heyecanla bekliyorum!

Esen kalın…

Burçin Girit
BSH Gelişen Pazarlar Bölgesi / Türkiye, Orta Doğu, Afrika, BDT, Hindistan ve ASEAN Ortadoğu Bölgesi’nden Sorumlu Kurumsal İletişim Direktörü