Modern çağda en fazla gereksinim duyduğumuz ve yine üzülerek belirtmek gerekir ki en hızlı tükettiğimiz olgu galiba yine zaman! (Bir parantez açacağım: Daha bir seneyi henüz kapamışken yeni senenin stratejileri, hedefleri ve aksiyonları tam gaz ilerlemeye başladı bile. Bu hıza bireysel olarak uyum sağlamak biraz da kişisel biyoritmimizle alakalı galiba. Bunun için yeni bir site keşfettim. Artık yeni yılda sadece aylık Susan Miller falımı değil, günlük biyoritmimi de takibe alacağım, olayı bir de Merkür’ün gerilediği dönemlere dikkat ederek taçlandırdım mı bu sene sırtım yere gelemez herhalde. Parantezi kapıyorum. )

Hızlı olmak, hızlı yol almak bu açıdan bakıldığında günümüzde her zamankinden daha değerli. Hiç dikkat ettiniz mi 1990’lı yıllar itibarıyla hızla ilgili kaç fiilin kelime haznemize eklendiğine? Mihail Gorbaçov’un 7 Ekim 1989'da, Doğu Almanya'nın 40. Kuruluş yıldönümü kutlamaları nedeniyle Doğu Berlin’de yaptığı ünlü konuşmasında geçen “Geç kalanı zaman cezalandırır!” sözü, bence her şeyin hız kazanmasında bir milattır. O günden sonra sanki insanları daha da hızlandırmak için iletişim sektörü ve bilgisayar teknolojileri akıl almaz bir ilerleme içine girdi. Daha o yıllarda daktilolarlar, sabit telefonlar ve fakslarla boğuşurken çok değil 10 yıl sonra cep telefonları, bilgisayarlar ve mailler ile yepyeni bir çığır açıldı, resmen bir devrim yaşadık. Kaçımız fark ettik bu değişimi bilmiyorum, ama şunu biliyorum: Bugün çocuklarımıza ya da Y kuşağından iş arkadaşlarımıza o günlerde işleri nasıl yaptığımızdan bahsettiğimizde bize sanki asırlık çınar gibi bakıyorlar, eminim yerimizin müze olduğunu düşünüyorlar..

Bahriye Bayraklı Tavukçuoğlu
Head of Regional Brand Management Bosch