BSH‘de Blog yazmaya karar vermemdeki en büyük neden, yıllarca gerek okul hayatımda, gerek sosyal derneklerde, gerekse iş yaşamımda, aldığım kişisel gelişim, perakendecilik ve satış geliştirme eğitimlerimi ve bu eğitimlere ait binlerce notlarımı paylaşmak istememdir.

Bugün bu notlarımın ve eğitim gördüğüm kişisel gelişim süreçlerinden ilki olan, beni belki de ilk olmasından dolayı en çok etkileyen “çift poşetçilikten” bahsetmek istiyorum.

Poşet nedir bilirsiniz!

Peki “poşetçiliğin” bir meslek olduğunu hiç düşündünüz mü?

Market alışverişine gittiğinizde kasada ödemeyi yaptıktan sonra genellikle ürünleri poşetlere doldurmak, hatta arabanıza ya da evinize kadar size eşlik etmek için yardımcı olan kişilere ‘poşetçi’ denir. Bu tanım poşetleme işini yapan kişiye verilen sözlük tanımıdır.

Ancak benim burada bahsettiğim “çift poşetçilik” iş tanımı değil, tamamen sizin birey olarak o işe ve kendinize kattığınız değerdir.

Neyi kast ediyorum diye sorarsanız, aşağıdaki gibi ifade edeyim;

Muhtemelen yorgun bir iş gününün ardından ya da hafta sonu koşuşturması arasında yapılan alışverişin aslında mutlu sonla bitip bitmeyeceği konusu kısmen
poşetçi tabir edilen kişiye bağlıdır. Çünkü ürünleri poşete dolduran kişi, ya poşetlerin içine hiç bakmadan domateslerin ya da çileklerin üzere deterjanı koyar ve bunu muhtemelen eve geldiğinizde fark edersiniz. Ya da bir poşetin kaldırabileceği ağırlığı hesaba katmadan doldurur da doldurur. Siz de taşımak üzere elinizi attığınız ilk saniyelerde alttan delinen poşet ve yerlere dağılan ürünlerle savaşmak zorunda kalırsınız. Muhtemelen de “şunun içine bir poşet daha koysan eline mi yapışırdı be çocuk!” diye de söylenirsinizYa da tam tersi, düzenli bir şekilde yerleştirilmiş, ağır olan ürünler çift poşetlenmiş üstelik olası kazalara karşı yanınıza yedek poşet koyulmuş bir şekilde mutlu mesut evinize gelip, aldığınız ürünleri yerlerine yerleştirirsiniz. Ve birde sizin poşetlerinizi doldururken halinizi ve hatırınızı sorup sizinle hoş sohbet muhabbet eden, ince bir espri ile yüzünüzü güldüren biri olsa bu kişi sanırım artık o marketi değiştirmezsiniz.

Sizin de fark ettiğiniz ve başınıza geldiği üzere bir poşetçinin dahi tercihlerinize ve yaşamdaki kısa süreli de olsa huzurunuza etkisi ne kadar da önemli aslında…

Çift poşetçilik için herhangi bir dil, yüksekokul veya özel bir eğitim, kısacası “mazeret” gerekmiyor. Sadece kişinin kendi ile barışık olması ve güler yüz, çözüm üretmek, duyarlılık ve çalışkanlık her yerde olduğu gibi burada da imdada yetişiyor.

‘Tek Poşetçi’ veya ‘Çift Poşetçi’ olmak, aslında hayata bir bakış açısı…

‘Tek Poşetçi’ veya ‘Çift Poşetçi’ olmak, aslında hayata bir bakış açısı, tutum… Satış elemanları, memurlar, işçiler, yöneticiler, doktorlar, avukatlar, müşteriler, anneler, babalar, eşler kısacası hayatın her alanında her daim bizleri, olayları farklılaştıran en temel ayrım…

Hayata karşı bakış açınız tek poşetçi gibi ise, sadece poşet doldurursunuz. Ezilen ürünler, bozulan sinirler, çöpe giden, onlar için harcanan onca emek ne olacak? sizin sorununuz değildir…

Çift poşetçi gibi yaklaşmanız halinde ise hem ürünleri, hem onlara emek veren her kademedeki insanı hem de onları kullanacak kişiyi düşünmüş, duyarlı tutum sergilemiş olursunuz.

Aslında bu düşünce (çift poşetçilik), günümüz iş hayatında ki birçok insanın olumsuz etkilenmesine neden olan “bana ne” ‘ci yaklaşıma farklı ve eleştirel bir açıdan bakma çabamızdır. Çünkü özellikle bizimki gibi oryantal kökleri derin olan toplumlarda ne yazık ki yaygın yaklaşım “farklı olmak angaryadır ve gereksizdir” diye özetlenebilir. Bu profillerin kendileri gelişime kapalıdır ve doğal olarak başkalarının gelişimine de önem vermezler. “Bana ne!”ci yaklaşım aslında bahanelerin, mazeretlerin en kısa ifadesidir.
Hayatın içinden örnekler;

Mesela düşünün bir ofiste X kişi işe başladı. Varsayalım ki bu kişi “tek poşetçi” ve “ben önüme bakarım, işimi yaparım sorgulamam, kimse ile muhatap falan da olmam, mümkün olduğunca kazasız, dertsiz, tasasız yürümeme odaklanırım” diyebilir.

Buna karşılık çift poşetçi biri tam tersine “ofiste birçok farklı insan var, onlardan ne çok şey öğrenebilirim, katkı verip, katkı alabilirim” diye düşünür ve gereğinde riskler de alarak her gün daha iyi şeyler yapmaya odaklanır. Hem kendisini hem işi geliştirir ve tabii ki sonunda suya sabuna dokunmayan, önüne gelen poşeti rastgele doldurmaktan başka bir şeye odaklanmayan X’i geçer, çabalarının sonucunda kendi hayatına da başkalarının hayatlarına da değer katan, aranan, sevilen insan olur.

Çünkü çift poşetçiler soruna değil çözüme odaklanırlar. Kendini ve ortamını geliştirirler. Yaratıcı ve insan odaklıdırlar. Ufak, önemsiz, sıradan diye düşünülen işlerde bile hayatlara mutluluk katarlar. Çift poşetçi olmak empati kurmaktır, hayat deneyimi ve kendine güvenle beslenir.

İster marketteki poşetçi, ister beyaz eşya üreten, satan biri olun, eğer insanların mutluluğuna odaklanıyorsanız başarıya koşuyorsunuz demektir. Çünkü insan daima çevresine katkıda bulunurken aslında en çok kendisine de katkıda bulunur.

Bence mutlu iş hayatının ve huzurlu bir aile yaşamının, arkadaşlığın, evliliğin ve her türlü ilişkinin temelinde de çift poşetçilik var. Buradan hareketle benimsediğim hayat mottosu da çok basit, yalın; “karşındakini geliştir, mutlu et ve sen de geliş, sen de mutlu ol”...

Ben kendimi bu konuda şanslı hissedenlerdenim. Çünkü BSH çalışma ortamında bireylerin kendilerini ve çevresini geliştirmesi için her tür olanak sağlanıyor. Özellikle BSH TOP IDEA uygulaması ile sürekli yeniliğe ve akılcı çözümlere açık yaklaşımların benimsenmesi, desteklenmesi insanı zaten kaçınılmaz olarak “çift poşetçi” yapıyor.

Hayatımızda en önemli karar galiba “çift mi, tek mi?” olmak…

Ben çift diyorum :) Yeni yazılarda buluşmak ve bol bol çift poşet taşımak dileği ile sevgi, saygılar.

REŞAT OK
Bosch Batı Anadolu Bölge / Kanal Geliştirme Sorumlusu