Profilo olarak ilk Neuromarketing deneyimimizi geçen yıl “Anneliğin zor koşulları varsa, annelerin Profilo’su var!” iletişim kampanyamız kapsamında düşündüğümüz reklam filmlerimizin çekimi öncesinde yaşadık. Amacımız tüketicilerin bilinçaltına herhangi bir soru sormadan ulaşmayı sağlayan neuro ölçümleme yöntemlerini kullanarak yeni kampanyamızla ilgili oluşabilecek negatif algıları henüz çekim aşamasında fark etmek ve henüz reklam yayına başlamadan önce bertaraf etmekti. Bir reklamcı başka ne ister ki? Düşünsenize henüz filminiz yayımlanmadan ve hatta çekiminiz gerçekleşmeden > bu konuyla ilgili yaşayabileceğiniz her riski minimize edebiliyorsunuz ve soranın da önüne kapı gibi bilimsel raporunuzu koyabiliyorsunuz!
 Bugüne kadar klasik pretest yapmışlığımız çoktu, ama bir reklam filminin  neurotik etkisini ilk defa saniye saniye storyboard üzerinden oluşturulan  animasyon filmi sayesinde birebir gözlemleyecektik. Ama bu pretest olayları  David Ogilvy’nin de “The trouble with market research is that people  don’t think how they feel, they don’t say what they think and they  don’t do what they say” sözü ile değindiği gibi enteresandır. Bazen araştırma  sonucu ile gerçek hayattaki pratikler farklılık gösterir ve bu nedenle değişik  bir şey denemek heyecan vericiydi kısacası! Yaşadığımız tecrübe insanların  EE (Elektroensefalografi) verileriyle ölçümlenen duygularını – bir anlamda  bilinçaltı tepkiyi ölçtüğü için bir nebze daha tutarlı bilgilere ulaşılabildiğini  gösterdi.Üstelik bu bilgilere çalışmanın küçük bir pretestle sağlamasını yaparak>  ulaştığımız için sonuç bizim adımıza daha da değerli oldu…

Bahriye Bayraklı Tavukçuoğlu
Head of Regional Brand Management Bosch