Aklımıza işte o tavsiyeler gelir daha evden çıkmadan. Ne konuşacağız, ne sorulacak? Vereceğimiz cevapları tasarlarız çünkü bu cevaplar çok iyi olmalı ki karşımızdaki bizle ilgili çok iyi düşünmeli. Ne stresli bir iş!

Bu stres evden çıkarken başlar, adresi bulurken, o odaya girerken, mülakatçıyı beklerken hep sürer. Sonra odaya bir şirket yetkilisi girer. Süreç başlar...

Biliyor musunuz ki birçok mülakat, gelmeden önce başlamış ve bitmiştir. Çünkü kişi yanlış işe başvurmuştur ya da işe almaya karar verecek kişi kafasında nasıl birini işe alacağını bilmiyordur.

Doğru kişiyi seçerken, doğru şirket tercihi yapacakken kriterlerimiz belirlenmiş midir? Farkında mıyız ki koca bir hayatı geçireceğiz karşılıklı bu kriterler ile? Mülakata gelmeden önce psikolojik kontratlar vardır kafamızda farkında olmadan yaptığımız, içinde bu kriterler vardır.

Kişinin bakış açısından en doğru aday kendisidir. Bu işe girmek için beklentileri vardır, onlar karşılanırsa o işte çalışacaktır. En iyi performansını gösterebileceği bir ortam var mıdır? Çalışacağı yönetici kendisine uygun mudur? Huzuru ve iş tatminini bulacak mıdır? Kim bilir? Hele bir işe girelim bakarız sonrasına. Peki.

İşe alım kararını verecek kişi ise kimi seçmek istediğini biliyordur. Zaten ilk görüşte o adamı gözünden, duruşundan tanır; tecrübelidir, çok adam görmüştür. Karşındaki kişinin bir sene sonra nasıl bir performans göstereceğini bilir. Acaba bu kişi katılacağı ekibe, çalışma kültürüne uyar mı? Bakarız…

İşe alınan aday neticede iyi çıkarsa bu işe alan kişinin öngörüsü ve başarısıdır. Değilse başarısızlık adamındır. Nerden bilsin baştan, kavun mu ki koklaya?