4 Nisan 2015 gecesi son 500 yılda sadece 3 kez gerçekleşen ve "Kanlı Ay Tutulması" olarak da adlandırılan bir astronomi olayı yaşadık.

Kanlı Ay Tutulması Güneş, Ay ve Dünya'nın aynı hizaya geldiği sırada dünyanın gölgesinin Ay üzerine düşmesiyle birlikte Ay'ın kırmızı renge bürünmesi olarak açıklanıyor. Çıplak gözle bile ayın kızıllığı ve normale göre daha büyük olduğu görülebiliyor. Eğer benim gibi yengeç burcuysanız – yani gezegeniniz de ay ise – sonrasında büyülenmiş gibi ortada hülyalı hülyalı dolanıyorsunuz…

Bugünlerde ortada hayallere dalmış, kolu-kanadı kalkmayan birilerini görürseniz ve eğer bu halleri bahar yorgunluğundan değilse kesinlikle ay tutulmasına bağlayabilirsiniz…

Şaka bir tarafa bu yıl tam tamına 4 tutulma yaşayacakmışız. Bir tanesini geçirdik. Diğerlerin tarihleri de belli. Blogger sorumluluğumla aşağıda paylaşıyorum;

29 Nisan güneş tutulması,
8 Ekim tam ay tutulması ve
23 Ekim kısmi güneş tutulması.

Niye bu konulardan bahsettiğimi merak ediyor olabilirsiniz. Hemen açıklayayım;

Bu tutulmalar değişimin habercisi olarak görülüyor…

M.Ö 535-475 yılları arasında Efes'te yaşamış olan filozof Herakleitos’un herkes tarafından bilinen ve sıkça kullanılan “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünü kendine şiar edinmiş ve bu felsefenin sıkı takipçilerinden biri olduğum için benim de inanılmaz beklentilerim, değişim heyecanlarım var :) Ondan heyecan yapıyorum. Hızlı bir yıl olacak belli… Hepimiz için iyilikler diliyorum.

Öğrenme yaşla değil, öğrenme arzusu ile akışta kalmakla ilgili…

Sizlerle son buluşmamdan bu yana yine son derece keyifli ve bir o kadar da öğretici, geliştirici bir süreç yaşadım.

İnsanın kısa sürede neler öğrenebileceğini bizzat yaşayarak tecrübe ediyorum. İşin güzel tarafı öğrenmenin yaşla başla alakası olmadığını, olayın tamamen öğrenme arzusunda gizli olduğunu fark ediyorum.

Meğer ben değişik kültürlerden insanlarla beraber olmaktan, bilgi paylaşmaktan ve bilgiyi bölüşerek büyütmekten ne kadar çok hoşlanırmışım…

Bilgiyi akışına bırakmak, salıvermek ve akıp gelen geri dönüşleri toparlamak ne kadar iyi geliyormuş… Bilgiyi tuttukça ne kendinize, ne etrafınıza ve ne de evrene iyi gelmiyorsunuz aslında.

Paylaşmamak, yalnızca genel olarak geçici bir tıkanıklığa yol açıyor ve o bilgiye sahip olmaktan ötürü güçlülük hissettiriyor. Ancak ne yapılırsa yapılsın, aracı olunsa da olunmasa da bilgi bir şekilde adresini buluyor. Bilginin önünü kesen de yarattığı “bilgi kabızlığının yan etkileriyle baş başa kalıyor…

Etrafımızda ne kadar çok insan var değil mi, en fazla bilgiye sadece kendinin sahip olduğunu ve bu şekilde vazgeçilmez olduğunu düşünme yanılsamasına sahip olan?.. Tanrı bizi onlardan korusun! Bu değişim rüzgârı özellikle onlara iyi gelsin :) …

Gelişim kendini tanımakla başlıyor ve sürüyor…

Şimdilerde tekrar fark ediyorum ki gelişim aslında insanın kendini tanıması, kendisiyle barışık olmasıyla mümkün… Kesintisiz bu süreçte olmaya çalışıyorum ve bundan inanılmaz keyif alıyorum!

Kendimi keşfederek zenginleşiyor, bazen yalnızlığımda daha çok çoğaldığımı görüyorum… Kendimi tanıdıkça diğer insanları da daha iyi tanımaya başlıyorum. Nedenleri, niçinleri anlamakta eskisi kadar güçlük çekmiyorum…

Davranışların sebeplerini çözünce mesele ne olursa olsun, konu sorun olmaktan çıkıyor… Her geçen gün daha sakin, dingin oluyorum. Çünkü insan bunları başarınca ne kendini vesveselerle yiyip bitiriyor ne de öküz altında buzağı arayarak başkalarının canını sıkıyor…

Zaman ilerledikçe “Yok canım, o kadar basit değildir!” diyerek aslında hayatı ne kadar zorlaştırdığımızı, durduk yere olumsuz senaryolar üretmenin insanın fıtratında olmadığını çözüyorum. Kısacası deneyimler ve farkındalıklar arttıkça her şeyin özünde ne kadar basit olduğunu anlıyor, daha basit sorular soruyor ve basit cevaplar veriyoruz… Giderek daha fazla “ben onun yerinde olsaydım ne yapardım?” diye soruyoruz…Bakış açısının tılsımlı gücü ve olumlu etkisi…

Son zamanlarda bu konularda daha çok düşünmeme neden olan şey; yeni görevim nedeniyle farklı kültürlerden gelen insanların aynı olaya çok farklı yaklaştıklarını görmem oldu. Bu gözlemlerden müthiş yararlanıyorum. Hem insanlar arasındaki benzerlikleri hem de sabit düşüncelerin bile olumlu yaklaşımlarla nasıl yumuşadığına şahit oluyorum.

Yaşadıklarım kişisel gelişimime ve kariyer adımlarıma inanılmaz katkıda bulunuyor. Farklı kültürlerle çalışmak sadece bununla da kalmıyor, uzlaşı bulmanın son derece basit olabileceğini, her olayın bir değil bazen birden fazla çözümünün mümkün olduğunu da müjdeliyor insana. Bu yaklaşımla her sorunun “bakış açısı” ile alakalı olduğu ve sadece bakış açısını değiştirerek seçenekleri çoğaltmanın nasıl da kolayca mümkün olduğunu görüyorsunuz.

Hani dışarıdan bakan için “ delirdi bu!”, “kayışı kopardı” ya da “Nirvana’ya ermiş haberimiz yok!” dediğimiz “o olur, bu da olur!”, “fark etmez, neden olmasın” veya “sorun yok, hallederiz” ruh hali vardır ya, işte tam da bunun gibi halleri anlatmaya çalışıyorum…

Yanlış anlaşılma olmasın: burada söz ettiğimiz bir boş vermişlik değil aslında. Söylemek istediğim; her yol ile çözümü sağlamanın mümkün olduğunu görmek, mümkünse kendi yolumuzu dayatmadan ve tüm yollarla var olduğumuzu, eşit mesafede durduğumuzu hissettirmek. Küçük, büyük ama pek çok mucizenin mümkün olduğunu hatırlatmak…

Lori Moreno ne güzel söylemiş;

Olumsuzluğun içinde olumlu kalabilmek saflık değil, liderliktir diye…Günün sonunda baktığımızda asıl meselenin, önemli olanın “insan kazanmak” olduğunu anlıyorsunuz. Sözlere dökülmese de duygular, bazen bir bakışta kimi zaman bir dokunuşta pek çok şeyi çözüyor ya da kilitliyor…

Geçen Cuma bir mentorluk teklifi aldım mesela. Bugüne kadar aldığım en etkileyici mesajdı. Teşekkürler Oksana, kendisinden izin alarak burada sizlerle de paylaşmak istiyorum. Ve mutlulukla “evet evet evet! diyorum :)

Bitirirken sizlerle gönlümde aslanı paylaşmak isterim.

Hem insanlığını, hem de iş bilgisini çok takdir ettiğim biri… Bana yol göstereceğine ve bildiklerimden çok daha fazlasını öğreteceğine inandığım biri… Sadece burnumun dibini ya da dikini değil, aynı zamanda önümdeki dağın arkasına da bakmamı sağlayacak biri… Ufkumu açacak, işime değer katacak ve bu sırada insan yönetmeyi ve kalmayı da öğretecek biri… O kendini biliyor… Cevabını heyecanla bekliyorum! Sizin tahminlerinizi alayım, merak ettim.

Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar benimle online kalmaya devam edin,

Bahriye Bayraklı Tavukçuoğlu
Head of Regional Brand Management Bosch